26-01-2007, 11:16
|
#40 |
| Guest | Şu Azınlıklar Tartışması Gerçek bir Demokratik Cumhuriyeti savunan tutarlı bir Devrimci Demokrasinin yokluğu nedeniyle, hemen her tartışmada olduğu gibi azınlıklar konusunun tartışılmasında da, tüm kavramlar anlamlarını yitiriyor; herkes tam bir köle diliyle konuşuyor ve tartışmalar netlik sağlamak bir yana kafa karışıklıklarıyla sonuçlanıyor. Şu an Türkiye’de şu görüşleri savunan bir Fikir Akımı, bir Toplumsal Hareket, bir Parti olduğunu var sayalım: “Ulusun dile, dine, etniye, kültüre, tarihe göre tanımlanması bir gericiliktir. Devletin nasıl dini yoksa ve olmaması gerekiyorsa, yani inanç “özel” bir sorun ise, dil, din, etni, kültür de öyle olmalıdır. Devletin dili, dini, etnisi, tarihi, soyu, sopu olduğu yerde otomatik olarak baskı altındaki azınlıklar da oluşur.” Böyle bir çizgi karşısında, bu gün ortalığı kaplamış görüşlerin gerici ve uzlaşmacı nitelikleri apaçık ortaya çıkardı. Azınlıklar sorunu, birisi ezilenleri bölücü ve gerici; diğeri devrimci ve demokratik olmak üzere iki şekilde “çözülebilir”. Birincisi, o azınlıkların tanınmasıdır. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz. Türkiye’de devletin iddiası her ne kadar laik olduğu ise de, devlet laik değildir ve Sünni İslamın özel bir yorumu devletin gayrı resmi dinidir. Devlet, tüm vatandaşlardan aldığı paralarla, camilere imam atar, onların maaşını verir, İmam Hatip okulları açar vs.. Bütün bunların laiklikle hiçbir ilgisi yoktur. Şimdi böyle bir devlette, Alevilerin de tanınması, yani örneğin Cem Evlerinin de Camiler gibi tanınması; dedelere maaş bağlanması gibi, Sünnilere tanınan ayrıcalıkların aynen Aleviler için de geçerli olduğunu var sayalım. Bu “çözüm” gerici bir “çözüm”dür. Bu çözüm, devletin inanç alanına karışmasını sorgulamaz. Sadece somut olarak devletin tanıdığı ya da desteklediği din veya dinler değişmiş olur. Devrimci ve demokratik çözüm, devletin Alevileri de tanıması değil, dini tümüyle özel bir sorun olarak görmesi, sadece onların arasındaki eşitliği, inanç özgürlüğünü savunmasıdır. Yani örneğin İmamların maaşının, yetiştirilmesinin vs. de tıpkı şimdi Alevilerde olduğu gibi bütünüyle cemaatin gönüllü katkılarıyla sağlanmasıdır. Devletin görevi, çoğunluk dininin, azınlık inançlarını baskı altına almasını engellemek olur. Yani en Sünni semtte bile, isteyenin ramazanda güpe gündüz yemek yeme hakkını savunmak olur. |
|
| |