Soğuk savaş döneminin bitmesinin ardından Balkanlarda yaşananlar, barışın hakim olacağı bir dünya düzeninin kurulacağı umutlarını azaltmıştır. Kendiyle barışık, çok-kültürlü demokratik toplumların henüz çok uzağındayız. Batılıların yıllardan beri sorun yumağı diye adlandırdıkları doğu bölgesi, bu ismin neden kendisine verildiğini kanıtlamıştır. Sorunlar 89’dan itibaren tehlikeli boyutlarda ortaya çıkmaya başlamıştır. SSCB ve Yugoslavya’nın dağılışının ardından köşelerine çekilmiş olan sinsi kuvvetler ortaya çıkmış ve yıllar boyunca dünya barışına darbe vurmuşlardır. Ekonomik sebepler yüzünden ki bunların başında petrol geliyor, yıllar boyunca dostluk ve barış içinde yaşamış, aynı kültüre ve aynı değerlere sahip halklar birbirlerine düşman olmuşlardır. Bunun sorumlusu olarak kritik dönemlerde başa gelen ve revizyonist politikayı benimsemiş liderler de gösterilebilir. Soğuk Savaş döneminin sona ermesi ile doğan yeni konjonktür sonucu ortaya çıkan Balkanlardaki krizler, geçtiğimiz on yıl içinde şu veya bu biçimde yatıştırılmıştır. Bölgedeki krizlerin çoğunun geçici anlaşmalarla sonuçlanmış olduğu düşünülürse, Balkanlar’da tam bir istikrar sağlanmasının olanaklı olup olmadığı sorusu gündemi işgal etmeye devam edecektir Balkanlar’ın soğuk savaş sonrası dönemini iyice anlayabilmek, Türkiye’nin bu dönem itibariyle dış politikasını çözümleyebilmek için 1989 sonrasında olayları, ülkeleri, Türkiye’nin ve dünyanın olaylar karşısındaki tutumlarını ayrı ayrı incelemek gerekir. 1989'dan 1999'a kadar geçen on yılda Balkanlar'da büyük çalkantılar yaşanırken, siyasi yönden istikrar gösterdikleri varsayılabilecek ülkeler de iktisadi alanda ciddi sorunlarla karşılaşmışlardır. Söz konusu 10 yıl içinde Balkan ülkelerinin tamamı, kimileri oldukça hızlı, kimileri sancılı, kimileri kanlı, kimileri genel eğilimi izleyerek, kimileri ise uzun süre direnerek bu değişim yoluna girmişlerdir. |