SELENYUM Selenyum bundan takriben 100 yıl kadar önce, sulfür ve telluri elementleriyle yakından ilişkili atomik bir element olarak Berzilius adlı bilgin tarafından keşfedilmiştir. Selenyumun toksik seviyelerinin bir çok hayvan türlerinde çeşitli hastalıklara yol açtığı ise 25 yıldan daha fazla bir zamandan beri bilinmektedir. Bu hastalıklar arasında, sığır ve diğer bazı çiftlik hayvanlarında alkali hastalığı, civciv ve memelilerin embriyonlarında gelişme bozuklukları, saç dökülmesi, hayvanlarda tırnakların dökülmesi, diş kaybı ve özel bir paraliz sayılabilir. 1957 yılında, 0.05-0.2 ppm gibi çok düşük düzeylerde selenyuma vücudun ihtiyacı olduğu tespit edilmiştir. Cornell Üniversitesi ve Amiraka’nın bazı araştırma merkezlerinde yapılan çalışmalar farelerde vitamin E noksanlığında meydana gelen karaciğer nekrozu; civcivlerde yine aynı vitaminin noksanlığında ortaya çıkan eksüdatif diyatez (exudatıve diathesis) hastalıklarının 0.15 ppm düzeyinde diyetsel selenyumla önlenebileceğini göstermiştir. Selenyum Bileşiklerinin Özellikleri Selenyumun özellikleri sulfur ve tellur elementlerinki ile çok yakından benzerlikler gösterebilir. Selenyum ekseriya hem organik hem de inorganik bileşiklerde sulfürle birlikte bulunur. Bazı bileşiklerde selenyum, sulfürün yerini alır. Halbuki diğerlerinde selenyum, sulfürle koordinat kovalan bağlarıyla bir kompleks teşkil etmiş olarak bulunur. Selenyumun en çok görülen inorganik formları olan selenik asit, seleniyöz asit, seleniyat ve selenitler, sülfirik asit, sülfüroz asit, sulfat ve sulfitlerin analoglarıdırlar. Bitkiler ve mikroorganizmaların sistin ve mitiyonindeki sulfürün yerine selenyumu sokarak, selenosistin (selenocystine) ve selenometiyonin (selenomethionine) meydana getirebildikleri yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. Ruminatlarda vücuda alınan selenyumun büyük bir kısmı, rumen mikroorganizmaları tarafından, sistin ve metiyoninin selenoanaloglarına dönüştürülmektedir. Bunların hayvanlar tarafından absorbe edilerek, selenoamino asit formlarında çeşitli dokularda depo edilmesi kuvvetle muhtemel bulunmuştur. Ruminant olmayan hayvanlarda ise, vücut selenyumunun çoğu, nadir ürünler olarak sulfür bileşikleriyle bilhassa, sistein, sistin ve mitiyonin ile birleşmiş olarak bulunurlar. Vücutta diğer organoselenyum bileşiklerinin de bulunabileceği öne sürülmüştür. Çünkü bunların karaciğer ve böbrek mikrozomlarında sentezlendiğine dair deliller ele geçirilmiştir. Selenit ve selonatların vücuda verilmesini müteakip meydana gelen dağılım, selenyumun çoğunun, karaciğer, kan ve diğer vücut dokularının proteinleriyle birleştiğini göstermiştir. Kromotografik metatlarla yapılan çalışmalar selenyumun çoğunun proteinlerdeki sistin ve metiyonin fraksiyonlarıyla sıkı bir şekilde ilgili olduğunu göstermiştir. Birçok araştırıcılar, proteinlerin metiyonin ve sistin fraksiyonlarında mevcut selenyumun, sulfür amino asitlerindeki, sulfürün yerine geçerek ilave bir kompleks meydana getirmiş olabileceği üzerinde görüş birliğine varmışlardır. |