Konu: Basın
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30-01-2007, 09:27   #16
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Osmanlı İmparatorluğu’nda basınla ilgili ilk kanun 1864 Matbuat Nizamnamesidir. Ancak ondan önce 1858’de yapılan ceza kanunundaki birkaç madde, basın ve matbaaların cürümlerine aittir. Buna göre devlet ve azınlıklar aleyhine yayın ve müstehcen yazı ve resimler içindir. Ancak bu ceza kanunundaki hükümler bir basın kanunu niteliğinde değildir.

Fuat Paşa’nın ikinci kez sadrazam olduğunda yapılan bu kanun, Fransa’da III. Napolyon imparator olunca 1852’de yaptığı basın kanunundan çevrilmiş ve 1909 II.
Meşrutiyet kanununa kadar yürürlükte kalmıştır.[1]

Tercüman-ı Ahval ile Ruzname-i Ceride-i Havadis’in arasındaki rekabet, Tasfir-i Efkar’da Şinasi’nin hürriyet fikirlerini yayması, yabancı gazetelerin gizli veya alenen Osmanlı aleyhine yayınları ve Tanzimat devrini bir kanun devri olarak göstermek gibi nedenler hükümeti 1864 Basın Kanunu yapmaya itmiştir.[2]

Basın Kanunu; siyasi gazete çıkarmak isteyenlerin eğer Osmanlı uyruğunda iseler Maarif Nezaretinden yabancı iseler Hariciye Nezaretine başvurmalarını, gazete çıkarma izni için 30 yaşında olmayı gerektiriyordu. Verilen izin her zaman geri alınabilirdi. Her gazete ve derginin sorumlu bir müdürü olacaktı. Kanun yabancı ülkelerde basılan ve Osmanlı aleyhindeki yazılara yer veren gazetelerin ülkeye girmesini yasaklıyordu. Hükümdar veya hükümet aleyhine yazılar yazmak cezai işlem gerektiriyordu. Çeşitli basın suçları ve bunlar için cezalar belirleniyor, hapis ve para cezalarının yanısıra geçici veya süresiz kapatma cezaları getiriliyordu.[3]

Ancak çıkan basın kanununa rağmen Tasfir-i Efkar’da Namık Kemal hürriyet fikirlerini yaymaya, Muhbir’de Ali Suavi sistemi eleştirmeye devam ediyordu. Ali kararnameden hemen önce Muhbir gazetesi Maarif Nazırının emriyle geçici olarak kapatılmıştır. Namık Kemal ise 4 Kasım 1867’deki “Şark Meselesi” isimli yazısında ülke sorunlarını dile getirmiş ve yazarlıktan men edilmiştir.

Ali Paşa ise “Ülkenin zaaflarını millete söylemeyi vatanseverlik” olarak görmüyordu. Bundan dolayı beşinci kez sadrazam olan Ali Paşa, görevinin otuzdördüncü gününde Ali Kararnameyi yayınlamıştır. (1867)

Çok kısa olan bu kararnamede İstanbul’da yayınlanan gazetelerin bir süreden beri kullandıkları dil ve tuttukları yol, ülkenin genel yararına aykırı aşırılıklar, devlete bile dil uzatanlar, fesat aleti olarak bir takım zararlı fikirleri ve yalan haberleri yazanların hükümetçe tasvip edilmediği belirtilmekte ve güvenliğin, ülkenin ihtiyaç duyduğu düzenin korunması için, bu kurallara aykırı olarak yayın yapan gazetelerin zararlarının önlenmesi için, basın kanunun dışında hükümetçe eğitici ve önleyici tedbirlerin alınmasına karar verilmiştir deniyordu.

Geçici olarak çıktığı belirtilen bu kararname 1909’a kadar yürürlükte kalacak, II. Abdülhamit’in istibdat döneminde bundan yararlanılacak basının ağzı bağlanacaktır. Bu kararname ülkedeki fikir özgürlüğünü yok etmiş, ülkedeki aydınlar yurt dışına kaçarak, yönetimi buradan eleştirmişler, Ali Paşa’yı hedef almışlardır.[4]
  Alıntı ile Cevapla