30-01-2007, 09:37
|
#32 |
Guest | Bunu tamamlayan diğer iki adım, Anadolu Ajansı ile Matbuat Umum Müdürlüğü’nün kurulması olmuştur.[1] Ülkedeki Havas, Reuter Ajansı tamamen işgal kuvvetlerine ait bir vaziyettedir. Anadolu Ajansı’nın kurulmasıyla Ulusal Mücadele boyunca, Türk’ün sesini dünyaya aksettirecek kaynak bulunmuş oluyordu. 6 Nisan 1920 tarihinde kurulan ajansın ilk muhabirleri Askeri birlik kumandanları ve Kuva-yi Milliye’ci valiler idi. Anadolu ajansı yaptığı çalışmalar ile Türk kamuoyunu yanlış yönlere sürükleyerek milli birliği tehlikeye düşürmek amacıyla içten ve dıştan yapılmakta olan tahriklere karşı halkı bilinçlendirmek, Milli Kurtuluşu sağlayacak karar ve hareketleri halka zamanında bildirmek amacını taşıyordu. Yine Ankara Hükümeti milletin yüksek menfaatlerini millete anlatmak ve bu amaçla propaganda yapmak amacıyla Maybuat ve İstihbarat Müdiriyeti Umumiye’sini kurmuş ve idarenin başına da Hamdullah Suphi Tanrıöver’i getirmiştir.[2] Anadolu basınında ön sansürün bulunmadığını, hatta Pontusculuk yapmadıkça Rumca basına bile yaşam hakkı tanındığını o yılların Trabzon’da ajans muhabiri olarak çalışan Sovyet gazetecisi K. Yust belirtmektedir. Misak-ı Milli’ye uymak kaydıyla bir özgürlük kabul ediliyordu. 1922 Eylül’ünde zaferin kazanılmasıyla, hem Kuva-yi Milliye’te karşıt Türkçe basın, hem de ayrılıkçı azınlık basını bir anda ortadan kayboldu. Muhalif olarak bilinen gazeteciler, yüzellilikler listesine konularak (Refik Halit, Refi Cevat, Rıza Tevfik...) yurt dışına sürüldüler. Ali Kemal ise İzmit’te linç edildi.[3] Türk ordusu, 6 Ekim 1923’te İstanbul’a girdikten hemen bir gün sonra ilk iş olarak İcra Vekilleri Heyetinin kararı ile Örfi idare ve basın sansürünü kaldırmıştır.[4] Mütareke döneminde İstanbul Basını a) Milli Mücadeleyi Destekleyenler: Bu dönemde İstanbul’da yayınlanan gazetelerin bir kısmı Kurtuluş Savaşı2nı destekliyordu ancak Osmanlı hükümetinin 5 Şubat 1919 tarihli kararnamesiyle[5] kurulan ve işgal kuvvetlerinin buna eklenen sansürü yüzünden çalışma şartları zorlaşmıştır. |
| |