Konu: Psikiatri
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-02-2007, 15:22   #66
NuraN
Dişi Kartal
 
NuraN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Sınırlarınızı belirlemek ve korumak:Toplumumuzda gençler genellikle evlenene dek aileleri yanında yaşamaktadır. Bazı durumlarda evlenecek çağa gelen gençler babalarının yanında çalışmaktadırlar. Bu gibi durumlarda gençler yeterli güce sahip olamamakta ve adeta onların eline bakar duruma gelebilmektedirler. Anneler çocuklarını aşırı kollayıcı olmakta ve onlarda bağımlı bir kişilik oluşturarak, kendi başlarına yaşayabilme becerilerini ellerinden almaktadırlar. Bu gibi durumlarda aileler gençlerle aynı dairede ya da apartmanda yaşamakta, gençlere sık sık müdahale etmektedirler. Bu gibi hallerde sınır sorunları yaşanır ve baba-oğul, gelin-görümce, gelin-kaynana çekişmeleri, damat- kayınpeder ya da eltiler arası geçimsizlikler yaşanabilmektedir.

Evlilik dışı cinsel ilişki: Evliliklerde çiftlerden herbiri kendini yenileyebilmeli, hayatlarını tekdüzelikten koruyabilmelidir. Birbirlerini onore etmeli, birbirlerinin zevklerini küçümsememeli, fikirlerine saygı duymalı, bakımlı olmalı ve ortak plan ve hedefleri olmalıdır. Kişiler kendilerine değer vermez ve bakımlı olmazlarsa, ev içinde sevimli , anlayışlı bir ortam oluşturamazlarsa ya da kendilerinde doyumsuzluklar varsa , evlilikdışı cinsel birlikteliklere girişebilirler. Kimse kimsenin başkasından kaptığı mikropları paylaşmak zorunda değildir. Bu durumda kişiler kuruma ihanet ediyor demektir Aldatmanın özrü yoktur ancak, sebepsiz sonuç da olmaz. Her iki tarafta istiyorsa, sorunların altyapısına inecek derinlikte terapiler yapılmalıdır. Ancak elemanlardan biri buna isteksizse , boşanmaya kararlı ise, zorla güzellik olmaz.

Uygunsuz beklenti düzeyleri: Fertler birbirlerinden çok büyük beklentiler içinde de olamamalıdır. En mükemmel aşk, sürekli olarak eğlence içinde kahkahalar içinde yaşama beklenmemelidir. Bu şekildeki ayağı yere basmayan aşırı romantik beklentiler sizi hayal kırıklıklarına uğratabilir. Histrionik kişilik özellikleri olan kişiler sürekli olarak aranılmak, aşırı düzeylerde desteklenmek ve eşlerinin yanında sürekli olarak bir numara olmak isterler. Oysa evlilik bir çocuk oyunu değildir, kişi çevresine , işine de zaman ayırmalıdır. Evlenerek başkasının özgürlüğünü tamamen satın alamazsınız. Özellikle kızlar ailelerinin içinde bulundukları gergin ilişkilerden ve zor ekonomik durumlar nedeniyle erkenden evlenebilmekte ve gerçekçi olmayan beklentileri nedeniyle “yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” gibi daha olumsuz durumlar içine düşebilmektedirler. Sadece duyguları ile hareket edenler hüsrana uğrarlar duygular ve mantık elele yürümelidir.

Otorite mücadeleleri: Evlilik bir güç mücadelesi, meydan savaşı değildir. Herkes kendi alanını korumalı ve birbirine yaptırımlarda bulunmamalıdır. Tabii ki, bunun olabilmesi için fertlerin kişilik sorunlarının olmaması gerekir. “Hep ben haklıyım, o haksız, en doğruyu ben bilirim, benim sözüm kanun” şeklindeki yaklaşımların olabildiği narsisistik ve aşırı düzen ve katı prensiplerle donatılmış olan obsesif kişilikler bir diğerinin üzerinde otorite kurmaya çalışabilir. Bu da sürekli olarak sürtüşmelere yol açar. Evlilik bir meydan savaşı değildir. Bu şekilde elde edilebilecek bir zafer de ancak Pirus savaşı zaferi gibidir. İki tarafta mücadeleden kırılır. Kazanan olsa bile sağ kalan çok az olduğundan zaferin anlamı kalmamıştır.

Kadınların biyolojik ve ruhsal olarak zayıfladığı dönemlerin anlayışla karşılanması: Hamilelik ve emzirme dönemi kadınların en fazla zorlandıkları dönemler arasındadır. Ayrıca kadınların ayda bir yaşadıkları mensturasyon (adet) dönemleri kendileri için hem kan kaybının getirdiği halsizlik. Hem de o dönemde yaşadıkları hormonel fırtına da demeyelim,kasırgalar onları strese karşı çok zayıf hale getirir.Bu zamanlarda erkeğin eşini daha anlayışla karşılaması, evle ilişkisini daha da çok arttırması, yükleri omuzlaması gerekir. Eğer babalık ya da anneliği kaldıramayacak olgunlukta hissediyorsanız, çocuk sahibi olmamanız gerekir. Gene zor ekonomik dönemler yaşanıyorken birbirinizi mutsuz edecekseniz, evlenmemeniz gerekir. Sinirlenince öfkenize hakim olamıyorsanız ( ki ileri dönemde kalp-damar sorunlarınız olacak demektir), eşinize ya da çocuklarınıza şiddet uyguluyorsanız, sıkıntılar sonrası içki ya da bağımlılık oluşturan maddelere boyun eğiyorsanız gene evliliği hak etmiyorsunuz demektir. Elbette ki eşinizde görüp hoşlanmadığınız bazı özellikleri, içinizde patlama yapmasını beklemeden söylemelisiniz. Ancak bunu yaparken ifadeleriniz ve vücut dilinizi sakin tutmanız, mantığı rafa kaldırmayıp, aşırı duygusal olmadan hareket etmelisiniz. Eğer züccaciyeci dükkanına giren bir fil gibi davranırsanız, bu davranışınız amacından uzaklaşır ve haklıyken haksız duruma düşersiniz, evliliğinize zarar verirsiniz. Unutmayın ki, tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır. Çocuklarınız yaptıklarınızı görüyor, bugün başkasına yaptıklarınız yarın size uygulanabilir, rüzgar eken fırtına biçer.

Sorumluluklarını bilmek:Ev işleri, çocuk bakımı, alışveriş vb. tek kişinin sorumluluğu değildir. Eğer kadın da çalışıyorsa, ev işlerinin yapılmasına erkek de katılmalıdır.çocuğun bakımı sadece anneye yüklenmemelidir. Eşiniz ve çocuğunuzla gelecekte kurmayı düşlediğiniz güzel günlerin temelini çok erkenden atmazsanız, gelecekteki güzel günleri sadece hayalinizde yaşatacaksınız demektir. Evli çifti oluşturan her bir eleman bu sorumluluklara katılmalı, görevini ihmal etmemelidir. Ne ekerseniz onu biçersiniz.
__________________
Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim .
Kalbimde kalbine yok bile kinim .
Bence artık sen de herkes gibisin.

Eylül 2008


NuraN Ofline   Alıntı ile Cevapla