Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-02-2007, 15:24   #78
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

MALİYE POLİTİKASI VE EKONOMİK İSTİKRAR

Birleşik Devletler 1930’lardaki Büyük Bunalım yüzünden sendeleyince hükümet sadece kendisini desteklemek ya da toplumsal politikaları uygulamak için değil aynı zamanda ekonomik büyümeyi ve istikrarı teşvik için de maliye politikasını kullanmaya başladı. Politika yapıcılar İngiliz ekonomisti John Maynard Keynes’in etkisinde kaldılar. Keynes İstihdam, Faiz ve Paraya İlişkin Genel Kuram (1936)adlı çalışmasında o zamanlardaki önlenemez işsizliğin mal ve hizmetlere karşı yetersiz talep bulunması yüzünden ortaya çıktığını iddia ediyordu. Keynes’e göre halkın ekonomide üretilen herşeyi alabilecek ölçüde geliri yoktu ve bu nedenle de fiyatlar düşüyor, şirketler ya zarara uğruyor ya da iflas ediyorlardı. Bu da bir kısır döngü yaratabiliyordu. İflas eden şirket sayısı çoğaldıkça daha çok kişi işsiz kalıyor, bu durum gelirleri daha da azaltıyor ve böylece korkutucu bir iniş sarmalı başlıyor ve yeni yeni şirketler iflas etmeye başlıyordu. Keynes hükümetin ya kendi harcamalarını arttırarak ya da vergileri kısarak bu gerilemeyi durdurabileceğini iddia ediyordu. Her iki durumda da gelirler çoğalır, halk daha fazla harcar ve ekonomi de yeniden büyümeye başlardı. Keynes ayrıca hükümetin söz konusu amaca erişmek için bütçesinde açık vermesi gerekiyorsa bunu da yapması gerektiği görüşündeydi; çünkü, bunun aksi daha kötü olur ve ekonomik gerileme giderek derinleşirdi.

Keynes’in görüşlerine 1930’larda sınırlı bir destek verilmişti; ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında askeri harcamalarda oluşan büyük patlama onun ileri sürdüğü kuramları kanıtlar gibi görüldü. Hükümet harcamaları hızla yükselince bireylerin geliri arttı, fabrikalar yeniden tam kapasiteyle çalışmaya başladı ve Büyük Bunalım’ın zorlukları geçmişte kaldı. Ekonomi bir konut sahibi olmaya ve aile kurmaya yönelik arzularını bastırmış olan bireylerin talebi ile beslenerek savaştan sonra da büyümesini sürdürdü.

1960’lara gelindiğinde politika yapıcılar Keynes’in kuramlarına sıkı sıkıya bağlanmış gibi görünüyorlardı. Buna karşılık geriye dönüp bakınca Amerikalıların çoğu hükümetin giderek maliye politikasını yeniden gözden geçirmesini gerektiren ciddi yanlışlıklar yaptığı konusunda birleşmektedirler. Başkan Lyndon B. Johnson (1963-1969) ve Kongre ekonomik büyümeyi teşvik etmek ve işsizliği azaltmak amacıyla 1964’te bir vergi kesintisine gittikten sonra yoksulluğu ortadan kaldırmaya yönelik bir dizi pahalı iç harcama programını uygulamaya giriştiler. Johnson ayrıca Amerika’nın Vietnam savaşına katılmasının yol açtığı giderlerini karşılamak için askeri harcamaları da arttırdı. Bahis konusu büyük hükümet programları tüketicilerin yoğun harcamalarıyla birleşip mal ve hizmetlere yönelik talebi ekonominin üretebileceğinin çok ötesine itti. Ücretler ve fiyatlar yükselmeye başladı. Yükselen ücretler ve fiyatlar da kısa sürede birbirini besleyip giderek yükselen bir döngü oluşturdu. Fiyatlardaki bu genel yükselme enflasyon olarak bilinmektedir.

Keynes bu gibi aşırı talep dönemlerinde enflasyondan kaçınmak için hükümetin harcamaları azaltması ya da vergileri arttırması gerektiğini ileri sürüyordu. Buna karşılık, politikacıların enflasyonu önleyici maliye politikalarını kabullenmeleri zor olduğu için hükümet bunları uygulamaya direndi. Daha sonra 1970’lerin başlarında ülke uluslararası petrol ve gıda maddesi fiyatlarındaki büyük bir yükselişin darbesini yedi. Bu durum politika yapıcılarını bir büyük ikilemle karşı karşıya bıraktı. Enflasyonla savaşta uygulanacak alışılagelmiş strateji federal harcamaları kısarak ya da vergileri arttırarak talebi dizginlemek olmalıydı; fakat bu yapılırsa zaten yüksek petrol fiyatlarının sıkıntısını çekmekte bulunan ekonomiden gelirler çıkarılmış olacaktı. Bunun sonucunda da işsizlikte büyük bir artma olacaktı. Eğer politika yapıcılar yükselen petrol fiyatlarının neden olduğu gelir kaybını karşılamaya karar verirlerse ya harcamaları arttırmak ya da vergileri kesmek zorunda kalacaklardı. Buna karşılık her iki politika da petrol ya da gıda maddesi arzını arttıramayacağına göre arzı değiştirmeden talebi teşvik etmek sadece fiyatların daha çok yükselmesine yol açacaktı.
  Alıntı ile Cevapla