Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-02-2007, 15:39   #123
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Söz konusu durum karşısında birkaç Amerikan şirketi fabrikalarını kapatıp başka yerlerde kurdular. 1980’lerde ve 1990’larda ticaret ve vergi yasalarında yapılan değişiklikler bu seçeneği gittikçe kolaylaştırıyordu. Geri kalan pek çok şirket faaliyetlerini sürdürdüler; ama, babalık sistemi yıpranmaya başlamıştı. İşverenler işçileriyle ömür boyu sürecek bağlantılar kuramayacaklarını anladılar. Esnekliği arttırmak ve maliyetleri düşürmek amacıyla geçici ve yarım gün çalışan işçi kullanımını gittikçe yaygınlaştırdılar. Geçici işçi kullanan şirketler 1982’de 417.000 kişi ya da tarım dışı bordrolu personelin yüzde 0,5’ini ve 1998’e gelindiğinde de 2,8 milyon işçi ya da tarım dışı işgücünün yüzde 2,1’ini çalıştırıyorlardı. Çalışma saatlerinde de değişiklikler oldu. İşçiler bazan haftalık çalışma günlerinin azaltılmasını istediler; fakat, bordro ve sosyal yardım giderlerini kısmak isteyen şirketler çok kez çalışma saatlerini kısmaya yöneldiler. 1968’de işçilerin yüzde 14’ü haftada 35 saatten az çalışırken bu oran 1994’te yüzde 18,9 oldu.

Yukarıda değinildiği gibi çok sayıda işveren sorumluluğu daha çok işçilere yükleyen emeklilik düzenlemelerine geçtiler. Bazı çalışanlar da daha büyük esneklik sağlayan bu değişiklikleri benimsediler. Yine de sözü edilen değişiklikler pek çok işçinin uzun vadedeki geleceklerine güvensizlikle bakmalarına yol açtı. İşveren ve işçi arasındaki eski babacan ilişkilerin yeniden kurulması konusunda sendikaların da yapabilecekleri pek az şey vardı. Üyelerinin bu koşullara uymalarına yardımcı olmakla yetindiler.

1980’lerde ve 1990’larda sendika üyesi sayısında genel bir azalma oldu ve sendikaların yeni işyerlerinde örgütlenmeleri düşük ölçülerde kaldı. Örgütleyiciler çalışma yasalarının kendilerine karşı düzenlendiğinden ve işverenlerin sendika seçimlerini geciktirmelerine ya da seçimlere direnmelerine göz yumulduğundan yakınıyorlardı. Uluslararası Hizmet Sektörü Çalışanları Sendikası başkanı John Sweeney sendika üyesi sayısının ve politik gücün azalması nedeniyle 1995’te AFL-CIO başkanı Lane Kirkland’da karşı adaylığını koydu ve seçimi kazandı. Kirkland kendini ülke dışındaki sendika faaliyetlerine kaptırıp ülkedeki sendikaların karşılaştıkları sorunlar konusunda çok pasif davranmakla eleştiriliyordu. Federasyon’un kırk yılı aşan yaşamındaki üçüncü başkanı olan Sweeney işçi hareketini yeniden canlandırmak amacıyla örgütü güçlendirmeye ve yerel sendikaların faaliyetleri sırasında birbirlerine yardım etmelerini sağlamaya çalıştıysa da bu pek kolay olmadı.
  Alıntı ile Cevapla