Petrol Krizlerinin Karşılanması: Dünya üzerindeki fiziksel petrol rezervleri doğrultusunda, çıkartılan petrol miktarı dengesi, üretici ve transit ülkelerde her an yaşanabilecek politik ve siyasi dalgalanmalar veya savaşlar nedeniyle tehlike altında bulunmaktadır. Bu şartlar altında olası bir kaos ortamında, enerji ürünleri rezerv dengesini korumak, bu kriz ortamından en az zarara uğrayarak çıkabilmeyi başarmak ve krizin daha da büyümesini önlemek amacıyla Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) kurulmuştur. Mevcut enerji temin etme ölçütlerini güçlendirmek amacıyla kurulmuş olan Uluslararası Enerji Ajansı, 70’lerin başında patlak veren petrol krizi nedeniyle ithalatçı ve ihracatçı ülkeler arasındaki antlaşmalar doğrultusunda çalışmalarına başlamıştır. IEA üye ülkelerinin geçmişte karşılaştığı enerji krizlerini önlemek amacıyla, her üye ülkenin enerji temin etme yollarının tıkanması durumunda 90 günlük enerji ihtiyacını karşılayabilecek rezervlerini stoklama kararı IEA toplantıları doğrultusunda alınmıştır. Sonuçta: yabancı kaynaklı risk faktörleri olan yakıt fiyatlarındaki artış, üretici ülkelerdeki jeopolitik ve siyasi kararsızlık, üretim hacmindeki dalgalama gibi unsurlar doğrultusunda Avrupa Birliği üye ülkeleri olarak başvuracağımız en garantili çözüm yolu: kullandığımız enerji kaynaklarını çeşitlendirmek ve özellikle dışa bağımlılığımızı azaltacak olan yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımları arttırmaktır. Bu çalışmalar meyvelerini vermediği sürece Avrupa Birliğinin enerji bağımlılığının büyümesini önlemek mümkün gözükmemektedir ve AB’nin genişleme politikaları da kullanılan enerji kaynaklarının çeşitliliğini arttırmaktan öteye gitmeyecektir. AB üyesi ülkelerin petrol krizinden bu yana gelişen süreçte verimli ve ucuz enerji üretim oranları 1975-1985 arasında % 24 iken 1985-1999 yılları arasında % 10 azalmıştır. Sonuç olarak, bu durum AB’nin global düzeyde uluslararası enerji piyasalarına hakim bir tüketici olma amacının önemini belirtmektedir. |