Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-02-2007, 17:03   #28
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

1998-1999 yıllarında Merkez Bankası TL’ye yönelebilecek muhtemel bir saldırıya karşı tedbir olarak aynı anda hem kuru hem de faizleri denetlemeye çalışmıştır. Faiz ve kur politikasının birbirini dengelemesi sağlanamadığından büyüme hızı düşmüş ve 1999’da ekonomi derin bir krize girmiştir. Stand-by anlaşması ile birlikte devreye giren kur ve para politikası ile sorun çözülmüştür. Merkez Bankası 30 Haziran 2001’e kadar, on sekiz ay boyunca sadece kuru belirleyeceğini, faizi ise tümü ile piyasaya bırakacağını açıklamıştır. Daha sonra bir buçuk yıllık bir geçiş dönemi sonunda, 1 Ocak 2002’den itibaren sadece faizin belirlenmesi ve kurun piyasaya bırakılması kararlaştırılmıştır.
1998’den 21 Şubat 2001 siyasi ve buna bağlı olarak yaşanan ekonomik krize kadar uygulanan TL’nin değer kazanmasını engelleyen kur politikası, güçlü bir reel döviz kurunu olanaklı hale getirmiştir. Döviz kuru sepet bazında ve kullanılan fiyat endekslerine bağlı olarak değerlendirilmiştir. 2000 yılının ilk sekiz ayında 0,3 ile 3,9 arasında değer artışı ile TL’nin reel düzeyi rekabet edebilir aralıklar arasında kalmıştır.
On sekiz aylık dönemde, para sepeti için aylık devalüasyon oranı kamuya önceden açıklanmıştır. Bununla birlikte, döviz kurunun bir dayanak noktası olarak uzun dönemli kullanımı dış dengede sorun çıkarabileceğinden 1 Temmuz 2001’de başlatılacak olan uygulamaya göre, kur sepetinin bir bant içerisinde şekillenmesi kararlaştırılmıştır.
Söz konusu bant 2001 yılı sonunda toplam genişliği % 7,5’e, 2002 yılının ortasında % 15’e ve 2002 yılı sonunda % 22,5’e ulaşacak şekilde kademeli olarak genişletilecektir. 2003 yılında ise dalgalı döviz kuru hedefleniyordu. Ancak, son krizin ardından döviz kurları dalgalanmaya bırakılmıştır. Yapılan devalüasyonla % 38 oranında TL’nin değeri dolar karşısında düşürülmüştür. Diğer konvertibil döviz kurları da dolara bağlı olarak TL karşısında değer kazanmıştır.
TL’nin aşırı ve eksik değerlenmesi politikasına göre ihracatın ve ithalatın gelişimi incelendiğinde, 1980-1988 sonrasında istisnai yıllar olmakla birlikte, genel eğilim eksik değerlenmiş döviz kuru lehinde olmuş ve eksik değerlenme kadar ilave bir sübvansiyonla ihracatın teşviki sağlanmıştır. İhracat 1983 ve 1986 yılların dışında artış göstermiş, 1989 yılında TL’nin aşırı değerlenmesi, körfez krizi, olumsuz hava koşulları, korumacılık eğilimleri, artan dünya rekabeti, sanayii kapasitesinin sınıra dayanması gibi olumsuz etkilerle ihracat tıkanmıştır. İhracatçıların fedakarlığı ile yine de ihracat daha kötü durumda olmaktan kurtarılmış, ihracatta % 0.3 gibi düşük bir azalma gerçekleşmiştir. 1990 yılında TL’nin aşırı değerlenmesine karşın ihracat azalmamış % 11.5 gibi bir oranda artmıştır. 1991 ve izleyen yıllarda TL’nin eksik değerlendiği yıllarda ihracat artışı yaşanmıştır. 1994 ve finans piyasalarındaki krizi izleyen 1995 yılı ile yine TL’nin aşırı değerlendiği 1998 yılında ihracatta beklenilen azalma ilişkisi gerçekleşmemiştir. 1999 yılında aşırı değerli TL ile ihracat % 1.4 oranında azalmıştır.
Döviz kuru ithalat ilişkisinde, TL eksik değerlendiğinde ithalatın azalması, aşırı değerlendiğinde ise artması gerekmektedir. Bu ilişki 1982,86,89,90,93, 94,95,96,97,98 yıllarında gerçekleşmektedir. Bu iki veri arasında anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Bunun dışındaki yıllarda tabloda görüldüğü gibi 1983,84,85, 87,88,91,92,99 yıllarında ise anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır. Bu yıllarda TL eksik değerlenmesine karşın ithalat artış göstermiştir. 1984-87 yıllarında ithalat artışının % 16.5 ve % 27.5 gibi yüksek düzeylerde gerçekleşmesi yüksek büyüme hızından kaynaklanmıştır. Çünkü reel efektif kurda önemli bir değişme olmamıştır. 1986 yılında hızlı büyüme ile birlikte yatırım mallarına ithalat artmıştır. Bu yüzden, ithalat teminat oranlarının artırılması, fon yükümlülüğüne tabi tutulan ithal mallarının kapsamının genişletilmesi ve fonların yükseltilmesiyle ithalatı azaltacak önlemler alınarak ithalatın yavaşlaması sağlanmıştır.
Genel olarak ithalat yıldan yıla artan liberasyona rağmen, kontrollü bir gelişme ile ihracattaki gelişmelere paralel istikrarlı bir seyir izlemiştir. Bazı yıllarda görülen anlamsız ilişkilerde ise dışsal faktörler etkili olmuştur. 1989’da ise uygulanan kur politikası ile ithal malların ucuz hale gelmesi ve 1990 yılının başında uygulamaya konulan ithalatın serbestleştirilmesi, konvertibilite ve gümrük ergilerinin azaltılması gibi ekonomik politikalarla ithalat daha hızlı arttığından dış açık büyümüştür. Bu yüzden konvertibilite döviz sorununu çözmekle birlikte dış ticaret açığını büyütmüştür.

  Alıntı ile Cevapla