IFC, AGÜ'nün özel kesimiyle birlikte özel kuruluşlarını da finanse eder. Sermayesinde devlet katkısı bulunan kuruluşlar da özel kuruluş niteliğini taşıdığı sürece bundan yararlanabilir. Başlangıçta IFC, girişimleri doğrudan doğruya kredi vererek finanse ediyordu, sonradan statüde yapılan bir değişiklikle Kurum'a hisse senedi alma yetkisi de verilmiştir. IFC, özel kuruluşların doğrudan finansmanını sağlamasının yanısıra, yatırım araştırmaları yapar, kalkınma bankalarının sermayelerine katılarak onların alanlarını genişletir. IFC kredilerinde devlet garantisi aranmaz. Kredi faizi, tek tek yatırımların özellikleri gözönüne alınarak belirlenir. Kredilerde vade genellikle 15-20 yıl arasında değişmektedir. IFC'nin kaynakları; üyelerinin sermaye katkıları, net gelir ve IBRD'den alınan borçlardan oluşmaktadır. 4. Uluslararası Para Fonu (InternationalMonetary Fund-IMF) Uluslararası Para Fonu'nun kurulmasına yol açan nedenleri 1930'lu yıllarda aramak gerekir. Büyük buhran yılları olarak bilinen bu dönemde uluslararası ekonomik ilişkiler tam bir darboğaz içine girmişti. Buhranın milli gelir ve istihdam düzeyleri üzerinde yarattığı daraltıcı etkilerden kurtulabilmek ve küçülen dünya piyasalarındaki mevcut paylarını koruyabilmek için, çoğu ülke bir yandan rekabetçi devalüasyonlara başvuruyor, öte yandan kendi pazarını dış rekabetten korumak için gümrük tarifelerini yükselterek, miktar kısıtlamaları getiriyor ve ithalatta döviz tahdidine gidiyordu. Bütün bu uygulamaların sonucunda dünya ticaret ve üretiminin daha da daraldığı izlenmekteydi. Komşuyu Fakirleştirme Politikası (Beggar the Neighbour Policy) adı verilen söz konusu uygulamaları, her ülkenin kendi dışındaki ülkelere karşı yürürlüğe koyması, mantıksal olarak başka bir sonuç veremezdi. Bu dönemin bir başka özelliği de dünya ticaretinin, serbest dövizle ticaretten, "kliring" ve "takas" anlaşmalarıyla yapılan ticarete kaymasıydı. |