02-02-2007, 15:05
|
#12 |
Guest | ESNEK KUR SİSTEMİNİN TÜRKİYE UYGULAMASI 1990'lı yıllarda yükselen piyasalarda yaşanan finansal krizleri inceleyen araştırmalar, kura dayalı istikrar programı uygulama sürecinde ülke parasının reel olarak önemli oranda değerlendiği, ekonominin hızlı bir canlanma süreci yaşadıktan sonra daralma eğilimine girdiği ve dış dengelerin bozulduğu sonuçlarında birleşmektedirler. Dış ödemelerin muhasebeleştirildiği ödemeler dengesi bilançosunun izlenmesi ise kura dayalı istikrar programları uygulamasında daha da önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye'de 2000 yılında uygulamaya konulan ancak 2001 yılı başında dalgalı kur rejimine geçilerek terk edilen yönlendirilmiş kur (crawling peg) rejimine dayalı program uygulaması çerçevesinde ödemeler dengesi gelişmeleri ayrıntılı olarak incelenecektir. 2000 yılı programı, sıkı mali tedbirleri içermekte ve kapsamlı yapısal reformların hayata geçirilmesi ile birlikte mali disiplininin sürdürülebilirliğini hedeflemekteydi. Döviz kuru politikası ise hedeflenen enflasyona göre belirlenmiş kur artışlarını önceden kamuoyuna açıklayarak enflasyonist bekleyişleri kırmayı hedeflemiş, parasal genişleme ise sermaye girişlerine bağlanmıştı. Döviz kuruna bağlı bu istikrar programı çerçevesinde ödemeler dengesi gelişmeleri incelendiğinde, programın gidişatına bağlı olarak 2000 yılı iki ana döneme ayrılmaktadır. Ocak-Ağustos dönemini kapsayan ilk dönemde, faiz oranları hızlı ve yüksek oranlarda düşüş göstermiş, enflasyon son 14 yılın en düşük seviyelerine gerilemiş ve üretim ile iç talep önemli ölçüde artmıştır. Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra, iç talepte görülen canlılığa ek olarak enflasyon oranlarında beklenen azalışın sağlanamaması Türk lirasının değerlenmesine neden olmuş ve cari işlem açığı tarihi olarak en yüksek seviyelerine ulaşmıştır. Bu dönemde ayrıca, ham petrol ve doğal gaz gibi enerji fiyatlarındaki artış ile euronun uluslararası piyasalarda değer kaybetmesi gibi dış faktörler de aleyhte gelişmiş, cari açıkların beklenen düzeyin üzerinde seyretmesinde etken olmuştur. Artan cari açığa rağmen, programın kararlı bir şekilde sürdürülmesi uzun dönemli borçlanmalar ağırlıkta olmak üzere sermaye girişlerinin devam etmesini sağlamıştır. Ancak yılın ikinci döneminde, gerek programda öngörülen yapısal tedbirlerin gecikmesiyle beliren aksaklıklar, gerek diğer yükselen piyasalarda gerçekleşen olumsuz gelişmeler ve IMF kredisinin 3.diliminin ertelenmesi programın sürdürülebilirliğine ilişkin tereddütleri artırmış ve sermaye çıkışları başlamıştır. Uygulanmakta olan kur çıpasına dayalı para politikası gereği likidite yaratım mekanizmasının döviz girişine dayandırılmış olması, sermaye çıkışlarının likidite daralması ile sonuçlanmasına neden olmuştur. Artan likidite sıkışıklığı kısa vadeli faiz oranlarını yükseltirken, faiz ve kur riski taşıyan bankacılık sisteminin duyarlılığı artmıştır. |
| |