Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03-02-2007, 12:43   #8
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

2.8. 2001 Mart

Cumhurbaşkanı Sezer’in; Devlet Denetleme Kurulu’nu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu bünyesindeki Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu kapsamına alınmış bankalarla ilgili işlemlerin denetlemesiyle görevlendirmesi üzerine Ecevit denetimin denetimi yapılıyor deyip Cumhurbaşkanı Sezer’i eleştirdi. Ve bu gerilim 19 Şubat 2001’de Milli Güvenlik Kurulu’nda Sezer’in Anayasayı al oku diyerek Ecevit’e fırlatmasıyla daha da artmıştır. Ecevit’in bu yaşanan tatsız olayı medya aracılığıyla tüm Türkiye’ye ve dünyaya anlatması ekonomi piyasasının yeniden altüst olmasına neden oldu. Ekonominin düştüğü durum ve halkın ayaklanması tarihte ilk defa bu kadar acıydı. Bu krizin maliyeti 16 milyar dolar oldu.




3. TÜRKİYE’DE 23 VE 80 YILLARI ARASI DIŞ TİCARETİN DURUMU

3.1. 1923 – 1930 Arası Dış Ticaretin Durumu

1923 yılında 8 yıl süren savaş ve 4 yıllık bağımsızlık mücadelesinden yeni çıkmış; kömür, bakır, kurşun işletmeleri, Feshane, Hereke, Zeytinburnu gibi devlet fabrikaları, yabancılara ait mensucat, çimento ve zeytinyağı işletmelerinden ibaret olan sanayiinin büyük çoğunluğu İzmir ve İstanbul çevresinde bulunduğundan, işgal ordularınca büyük hasara uğratılmıştır. Bunlara ek olarak dış ticaretin gelişimi açısından önemli olan fiziki alt yapının durumun da pek parlak değildir. İmparatorluktan Cumhuriyete 4.138 km. demiryolu kalmıştır. İzmir ve İstanbul dışında ise ticarete elverişli liman mevcut değildir.
Lozan antlaşmasının dış ticaret rejimi ile ilgili bölümleri de genç Cumhuriyetin karşı karşıya bulunduğu bir diğer sorunu oluşturmaktadır. İlk kez 1929 yılında ulusal bir gümrük tarifesi uygulanmaya başlamıştır.
1923 yılında ihracat 50,8 milyon dolar, ithalat 86,9 milyon dolar iken bu rakamlar 1930 yılında sırayla 71,4 ve 69,5 milyon dolar düzeyine yükselmiştir. Bu dönemde 1930 yılı hariç olmak üzere tüm yıllarda dış ticaret dengesi sürekli açık vermiştir.
İhracatın sektörel dağılımına bakıldığında ise tarımsal ürünlerin payının %86 olarak gerçekleştiği görülmektedir. İhraç ürünlerimizin tamamına yakın bölümünü yaprak tütün, üzüm, pamuk, fıstık, zeytin yağı, tiftik, gülyağı olmuştur.
  Alıntı ile Cevapla