Genellikle yeni bir ürün belirli bir zamanda ve firmanın ürün yelpazesinin belirli bir bölümünde etkili olur. Bu durumda satış hacmi ulusal sınırlar dışında üretim veya satış birimlerinin kurulmasına izin vermeyecek kadar geniş olmayabilir. Ayrıca uluslararası pazarlarda faaliyet göstermenin ekonomik risklerinden dolayı da üretici bu riskleri düşürme eğiliminde olabilir. Bu noktada lisansı; söz konusu ürünü kendi kendine geliştirmenin daha maliyetli olacağı inancını taşıması durumunda, üretici firma ile lisans anlaşması yapmayı tercih edecektir. Hatta teknolojik gelişmelerin çok sık olduğu ve bu değişikliklerden farklı birçok ürünün etkilenmesi durumunda da uluslararası pazarlardaki işletmelerin birbirleriyle her ürün ve pazarda rekabet etmek yerine karşılıklı lisans anlaşmaları (cross-licensing) yaptıklarını görmekteyiz. Ayrıca lisansör firmalar ulusal sınırları dışında lisanslama olanağı vererek ek kazanç da elde edebilirler. Üstelik bu firmalar sözü edilen ek kazançlarını yeni araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanabilecekleri gibi, eski araştırma ve geliştirme faaliyetlerinden de getiriyi artırmış olurlar.Bunun yanında lisans anlaşmaları lisansör firmaya hiçbir sermaye yatırımı zorunluluğu getirmez. Bir anlamda lisansör firma ekonomik risklere ve sermaye yatırımına girmeden, ürünlerini uluslararası alanda pazarlamış olur. Ancak bunun karşılığında lisansör firmanın direkt yatırım veya ortak girişime göre daha az kazanç elde edebileceği söylenebilir. |