05-02-2007, 14:33
|
#25 |
| Guest | III. BÖLÜM YENİÇERİ OCAĞINI ISLAH ETME ÇALIŞMALARI ve KALDIRILMASI Yeniçeri ordusu, zamanının en üstün savaş gücüne sahip bir orduydu. Gök kubbe göçse, mızraklarımızın ucunda tutarız diye böbürlenen haçlı orduları, altı saat içinde paniğe uğratılıyordu. Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da hiçbir kuvvet karşısında barınamıyordu. Kaleler, çömlek kapları gibi parçalanıyor, Sina çölü gibi aşılmaz sahralar, kolaylıkla geçiriyordu.[1] Ocağın kurulmasının üzerinden bir asır geçmeden ve sayıları daha 8000’den ibaretken, padişahların yeniçeri askerlerinden şikayetçi oldukları görülür. Şikayet edenler, Fatih ve Yavuz gibi önemli padişahlardır. Ocağı çok iyi düzenleyip kullanan Kanuni’nin bile bir iki şikayeti görülür. Fakat III.Murat zamanına kadar bunlar önemsizdir. Bu yıllara kadar yeniçeri, görevi ve görevleri neyse, en iyi şekilde yerine getirmiş bir sınıftır. Bir ağır piyade tümeni olarak, en büyük savaşlarda sayıları ve imkanları neyse, fedakarca kullanmışlardır. Kahraman, disiplinli, milli ve askeri geleneklere, padişaha itaata yakın derecede bağlı bir tümendir. Kanuni’den sonra bütün kurumlarda, bir gerçek cihan devletinin getirdiği üstün nimet ve ferah alametleriyle gevşeme başlar. Fedakarlık ve disiplin duygusu zayıflar. Türk toplumunun ateşli çağı küllenmiştir. Millet bu cihan devletini gerçekleştirmek için çok yorulmuş, çok zorluklar çekmiştir. Artık işin keyfine kaçmaya başlamışlardır. Padişah ve vezirlerde bile bu durumu sezmemek mümkün değildir. Halbuki devlet, bir dakika gaflet uykusuna dalmaksızın kurulmuştur. Bu ortamdan yeniçeri ocağı da nasibini almıştır. Asker kesimi dejenere olmaya başlarsa, devlet elden gidiyor demektir. Devlet elden gidince de hiçbir şey yoktur. Onun için Osmanlı-Türk toplumu, ordunun dejenere olması üzerinde, herşeyden fazla durmuş, herşeyden fazla buna önem vermiş, orduyu ıslah edebilmek için her türlü fedakarlığa göze alabilmiştir. Bizzat padişahların davranışları böyle olmuş, ordularını düzeltmek için altın tabaklarını, gümüş şamdanlarını satmışlar, icab ettiği yerde başlarını da vermişlerdir.[2] |
|
| |