Sodyum siyanür çözündürmesi yöntemi ile altın-gümüş üretiminin taşıdığı risk, günlük hayatta karşı karşıya olduğumuz, tüp gaz patlaması, doğal gaz yangını, eksoz gazları solunumu, trafik kazası v.s. gibi risklerden çok daha düşük düzeydedir. Dünya'da, 24 ülkede, 600 civarında, sodyum siyanür çözündürmesi ile altın ve gümüş üreten maden bulunmakta ve siyanür yöntemi 100 yılı aşkın bir süredir kullanılmaktadır. Ülkemizde de 1986 yılından bu yana, sodyum siyanür çözündürmesi yöntemi ile, Kütahya 100. Yıl Gümüş Madeninde ortalama 75 ton/yıl gümüş üretilmektedir. Ancak, günümüzde, konunun uzmanı olmayan bazı kişi ve kurumlarca, esasen var olması gereken çevresel duyarlılığı aşan, bilimsellikten uzak ve gerçekleri yansıtmayan bir kampanya yürütülmekte, kamuoyu etki altında bırakılıp, yanıltılmaktadır. Madencilikte siyanür kullanımı ve kullanılan siyanürün bertaraf edilmesi, yıllardır emniyetli bir şekilde uygulanmasına, yasa ve yönetmeliklerle ciddi bir şekilde kontrol edilmesine rağmen, medyada, madenciler, tamamen kar amaçlı, sorumsuz, keyfi, çevre bilincinden uzak bir meslek disiplini olarak lanse edilmektedir. Halbuki Dünyada üretilen siyanürün yalnızca % 15'i madencilik endüstrisinde kullanılmakta geri kalan % 85 ise başta plastik üretimi olmak üzere değişik endüstri dallarında tüketilmektedir. Diğer sanayi dallarında kullanımı hiç dikkat çekmeyen, altın üretiminde kullanılacak siyanür etrafında amacını aşan, toplumsal tepki yaratmaya çalışan zihniyeti anlamak mümkün değildir. Esasen oluşturulan bu duyarlılığı üretim sürecindeki bir denetim mekanizmasına dönüştürmek daha fazla önem arz etmektedir. Tüm iktisadi faaliyetlerde olduğu gibi altın madenciliğinin de ülke ekonomisi üzerinde doğrudan etkilerinin yanı sıra dolaylı etkileri olacaktır. Dolaylı etkiler içinde özellikle, yaratılan gelir ve ek talep yoluyla ekonominin diğer kesimleri üzerindeki uyarıcı etkileri en önemli bölümü oluşturmaktadır . Yatırım aşamasında bulunan 4 projeye ilişkin veriler çerçevesinde yapılan değerlendirmeler sonucunda Türkiye'de altın madenciliğinin ekonomi üzerinde olumlu etkiler yaratacağı belirlenmiştir. Bergama'daki tesiste, yılda 6 ton altın ve buna bağlı olarak 33 ton gümüş üretimi amacıyla yurtiçinde yapılacak 70 milyon dolar yatırımla, yatırım aşamasında toplam 1050 kişi, işletme aşamasında ise 435 kişiye sürekli istihdam imkanı yaratılmış olacaktır. İşletme aşamasında yaratılacak gayri safi milli hasılaya katkı ise 80 milyon dolar olarak hesaplanmıştır. Diğer projelerin de hayata geçirilmesi ile bu katkı çok daha anlamlı değere ulaşacaktır. Türkiye'de yeni bir madencilik dalı olarak altın madenciliğinin sağlayacağı katkılar doğal olarak yalnızca ekonomik göstergelere yansımakla sınırlı kalmayacaktır. Söz konusu girişim, ülke madenciliğine finansal katkısının yanı sıra, eğitim, bilgi ve teknoloji transferi ile birlikte yeni bir heyecan ve dinamizm kazandırma tarzında önemli katkıları da beraberinde getirecektir. Sonuç olarak, ülkemizde sınırlı kaynaklarla yapılan etüd ve aramalar sonucunda, küçümsenmeyecek bir altın rezervi varlığınızın söz konusu olduğu belirlenmiştir. Ekonomik kriz şartlarının egemen olduğu bugünlerde yaratılacak katma değer bir tarafa bırakılırsa, Avrupa Birliği giriş sürecindeki ülkemizin, genel olarak doğal kaynaklarının üretilmesi, sadece ülkemiz için değil, birlik üyesi ülkeler başta olmak üzere tüm insanlık için önem arz etmektedir. Altın, bu kaynakların en önemlisi ve vazgeçilmezidir. Bu nedenle yalnız insanımız için değil, tüm insanlık için bu varlığımızı elbette çevresel riski en az olan yöntemlerle ivedilikle değerlendirmek ve katma değer yaratmak zorundayız. Maden arama ve işletmeciliği açısından gelişmiş ülkelere göre kıyaslandığında, bakir sayılabilecek ülkemizde, Madenciliğimizin gayri safi milli hasılaya katkısını hızla yükseltmek kuşkusuz en önemli hedeflerimizden biri olmalıdır. Cumhuriyet'imizi kuran iradenin, daha başlangıçta ortaya koyduğu bu süreci zaman yitirmeden mutlaka hayata geçirmeliyiz. |