Dünya mermer rezervi bakımından önemli bir yeri olan Türkiye, 650’ye varan renk ve doku kalitesine sahip mermer çeşitleri ile pazar şansı çok yüksektir. Ancak ihracat düzeyi olması gereken düzeyin çok altındadır. 1985 yılı sonrası, mermerin 3213 sayılı Maden Kanunu kapsamına alınması ile sektörde yatırım güvencesi için gerekli ortam sağlanmıştır. Çeşitlilik, kalite ve rezerv açısından zengin olan mermerlerimiz, son 10 yılda gelişen üretim teknolojilerinin ülkemizde uygulanması ile uluslar arası pazarlarda söz sahibi olmaya başlamıştır. 1985 yılından bu yana değer olarak yaklaşık 25 kat artarak 1998 yılında da 128 milyon dolar ihracat ile maden ürünleri ihracatı içinde ilk sıralardaki yerini korumuştur. Mermer sektörü çok yakın zamanda, maden ihracatında ilk sırayı almaya adaydır. Mermercilik sektörünün, altyapı, ara eleman eksikliği, üretimde standartlaşma, dış pazarlarda tanıtım eksikliği, ihracatın yeteri kadar profesyonelce yapılamaması, sektörün üst düzeyde örgütlenememiş olması gibi sorunları vardır. Bu sorunların devlet-sektör işbirliği içerisinde çözümlenmesi gerekmektedir. Cam, Seramik ve Çimento sektörleri üretim bazında Dünya ve AB bazında önemli bir yere gelmiştir. Ancak, Endüstriyel Minerallerin rezerv durumları, dünya piyasalarındaki talep artışı dikkate alındığında, üretim değerleri rezerv değerleri ile kıyaslanamayacak ölçüde azdır. Gelecek de daha fazla ihtiyaç duyacağımız endüstriyel hammaddeler, haksız rekabet nedeni ile yok pahasına ihraç edilmektedir. Ayrıca endüstriyel hammaddeler sektörümüzün yıllardır devam eden liman problemleri en kısa zamanda çözümlenmelidir. Maden aramacılığı yıllardır ihmal edilmiştir. 1935 yılında bu amacı gerçekleştirmek üzere kurulan Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) özellikle 1980’lerden sonra uygulanan yanlış politikalar sonucu bu görevi yerine getiremez hale gelmiştir. Maden aramacılığı konusunda daha çok şeylerin yapılması gerektiğine inanıyoruz. Riski yüksek bir altyapı hizmeti olan maden aramacılığının kamu denetim ve kontrolünde yapılmasının en doğru yol olduğunu düşünüyoruz. Ancak yıllardır idari, teknik ve teknolojik yönden erozyona uğrayan bu kuruluş, bugünkü konumuyla bu işlevi yerine getirmesi mümkün görülmemektedir. MTA idari, personel, teknoloji ve finansman yönünden yeniden ele alınmalı, sadece “geçmişteki başarıları ile övünen bir kuruluş” olmaktan çıkarak, gelecekle ilgili nelerin yapılabileceğini planlayan programlayan bir kurum haline getirmelidir. MTA ülkemizin madensel hammadde potansiyelini ortaya çıkaracak, teknik ve teknolojik özelliklerini saptamak amacıyla kurulmuştur. Ancak günümüzde ağırlıklı olarak sıcak ve soğuk su arayan bir kuruluş haline getirilmiştir. Bu kuruluş yeni bir anlayış çerçevesinde yeniden yapılandırarak asli görevine dönmelidir. |