Dört gün makdum bece dehşetin acele teslim işi olduğu cigerparesini sevgili yavrusunu dadısının kucağında tombul beyaz kollarını kendisine uzanmış olduğu halde gördü. Birden yerinden fırladı. Sedid bir hıçkırık boğazına tıkıldı. Kollarını uzattı. Beybeyaz olmuş dudaklarından bir ah ciğer sözü müteakip, kanepenin üstüne düştü. Başını arkaya temayül etti. Gözleri kapandı. Bir dakika sonra gözlerini açtı, doğruldu. Sevgili ciğer paresine bakmak istedi. Heyhat!... O bir haya idi ki zaman gibi geldi geçti. Hep o ağaçlar, o dağlar, o tepeler, o bağçeler, hatta o masumcağızda orada fakat ah öteki.... öteki yok idi... Hafifçe vezan olan nesim-i ruh perver tesiriyle ihtizaz iden limon ağacının bir dalına temas etmekle tefekkürden ikaz etti. Zihnini topladı. Hala validesinin bir tebessümü ile tatlı sözlerini bekleyen sevgili masumu kaptı, dizleri üzerine aldı, hıçkıra hıçkıra ağlayarak: |