Ahenk-i lafziyeye mugayer olan numunenin bu vecihle tashih-i mücerred bir misal iradından ibaret olup yoksa tashih-i mezkurenin ahenge misal olacak derecede haiz liyakat ve letafet olmadığı aşikardır. Fakat buruca ati derc ve imla kılınan misaller letafeti, ahenk-i eşara kafidir. No.: 19 Sayfa 41 VARAKA Muharrir Bey Efendi! (Hanımlara Mahsus Gazete) nin onbeş numaralı nüshasını okudum. Bu nüshada zaptiye nazırı sabık, merhum Kemal Bey kerimesi Makbule hanım efendinin (Valide Muhabbeti) ünvanlı küçük bir hikayeleri nazar-ı dikkatime ilişti. Üslup-u ifade hakikaten güzel. Fikir de fena değil: “Fakir bir köylü ailesi tasvir ediliyor. Bu ailenin reisi, bir ****cudur. ****cu, bir soğuk almak neticesi ölerek vefat eder. Şimdi Ail ile Aliye namında iki masufmun maişeti validelerine münhasır kalır. Valide **** keser, çocuklarını besler. Bununla beraber **** kesmeye gittiği vakit, henüz dört yaşında bulunan Ali’yi de beraber götürür. Bir gün beraber **** kesmeye giderlerken oğlu Ali’ye bir yerde beklemesini tenbih eder, valide ormana dalar. Avdet ettiği zaman bir kurdun oğlunun üstüne yürüdüğünü görür. Bunun üzerine çocuk ile kurtun arasına atılır. Kadın canavarla pençe pençeye gelerek nihayet kurdu bir hendek içine düşürür. Derken iki yaralı haykırır. Köylüler yetişirler. Mecruhlar kurtarılır.” Esas bundan ibarettir. Vakıa, valide muhabbeti herşeyi galebe eder. Fakat tasavvur edilemez ki değil bir kadın, en kavi-l bünye bir erkek bile bir kurdu böyle hendek içine itiversin! Bundan dolayı Makbule Hanımefendi hemşireme, eski masalcıların daire-i tahayyülünde dönen bu gibi mubalaat-ı acemaneye enba etmek zamanın çoktan geçmiş olduğunu tavsiye ederim. |