Sansür, kamu yararı adına ahlakî, dinsel, ideolojik vs. değerlerin korunması için basın, edebiyat, sanat ve bilim alanındaki söz, yazı veya resmin gösteriminin, dağıtımının hükümetçe önceden izne bağlanması, denetlenmesi veya tümden yasaklanması olarak tanımlanmaktadır. Tarihte ilk sansürün nerede uygulandığı bilinmese de, sınıflı toplum düzenine geçilmesi ve devletin ortaya çıkmasıyla birlikte sansürün de başladığı söylenebilir. Eski Yunan’da Sokrates’ın düşüncelerinden dolayı yargılanarak idam edilmesi bilinen ilk ve en kaba sansür örneği olarak zikredilmektedir. Sansür, Türk tarihinde de eksik olmadı. Osmanlı’nın mutlakiyet döneminde fetva ve fermanlar ile uygulanan sansür Tanzimat döneminde Matbuat Nizamnamesi (1864) ve Âli Kararnamesi (1867) ile, Meşrutiyet döneminde Encümen-i Teftiş ve Muayene Heyeti (1881) eliyle kurumsallaştırıldı. II.Abdülhamit (1876-1908) döneminde öndenetim ve kapatmayı da aşarak, sözcük yasaklarıyla akıl ve mantık sınırlarını zorlayan boyutlara ulaşan sansür 1908 ihtilalinde kalktıysa da özgürlük dönemi bir yıl bile sürmedi. Sadece bir yıl sonra geri gelen yasal sansür 1909 yılında başlayan silahlı sansürle desteklendi; yakın yıllara kadar süren silahlı sansür uygulamasında onlarca gazeteci yazar öldürüldü. |