08-02-2007, 12:40
|
#11 |
Guest | Televizyonun etkilediği kitlenin büyüklüğüne baktığımızdaysa karşımıza çok büyük ve iştah kabartıcı rakamlar çıkar. Yerel televizyon kanalları, ulusal yayın yapan televizyon kanalları ve yayınları her kıtaya ulaşan uluslar arası televizyon kanalları. CNN, BBC gibi uluslar arası televizyon kanalları neredeyse dünyanın her noktasından izlenebilmektedir. Ve kendi iktidarlarının ideolojilerini, politikalarını, dillerini, yaşam biçimini zehirli bir iğne gibi tüm toplumlara enjekte etmektedirler. Ve çoğu zaman bunu başarmaktadırlar. “…sermaye sahiplerinin eline geçen televizyonlar bir an önce halkin begenisini kazanabilmek ve ilgisini çekebilmek için popülist yayinlar yapmaya basliyordu…” [1] Diziler ise ayrı bir inceleme konusu olabilecek kadar önemli bir konudur. Maddi imkanlardan yoksun olan televizyon kanalları bir dönem brezilya dizileriyle, pembe dizilerle doldurmuştu ekranları. Son zamanlarda ise sponsor destekleriyle ve gelişen ekonomik güçleriyle kendi prodüksiyonlarını ekranlara getirmeye başladılar. Reyting rekorları kıran diziler, hem oyuncuları için hem de yayınlayan kanallar için çok iyi bir gelir kapısı haline geldi. Ama sorun şu oldu : amaçlar ve hedefler hep reytingin yüksek olması olduğu için kimi zaman gerçekleri değiştirip daha izlenilebilir bir biçime soktular kimi zaman olmazı olur yaptılar ve kimi zaman da hep aynı konular üzerine gittiler ve insanların duygularıyla ve beklentileriyle oynadılar. Çoğumuz kendi sorunlarımızı ve ideallerimizi unutmuş bir biçimde dizideki kahramanlarımız için üzülüyor, onun için seviniyor, ona destek oluyor ve hatta dizideki kahramanımız öldüğünde yas tutup temsili cenaze töreni bile yapabiliyoruz. Randevularımızı dizi saatlerine göre ayarlıyor, hafta sonu planlarımızı televizyon yayın akışına göre düzenliyoruz. İşte medyanın gücü! |
| |