Çalışmamızın birinci bölümü, şiddete dayalı böylesi bir toplumsal yaşam içinde, kitle iletişim araçlarının, şiddetin kültürel yönden normalizisyonu, meşrulaştırılması ve işselleştirilmesi yönündeki gerçek etkilerinin, şiddeti bir davranış kalıbı olarak yoğun bir biçimde sunması, telkin etmesi değil, kendisine şiddeti temel almış bir toplumsal yaşam realitesinin aynısını olağan ve meşru saydıracak bir yöndeki sunma biçiminden kaynaklandığını anlatmaya yönelik bulunmaktadır. Böyle bir sunumun, özellikle alt ve alt-orta sınıflarda yer alan bireylerde, bir yandan, içinde yer aldıkları toplumsal sınıf ve konumlarını değiştirebilecek olanaklara sahip olamamanın getirdiği ezikliği ve husumeti arttırıcı, diğer yandan da, kendinden yukarı kesimlerde yer alan insanların uyguladığı şiddeti meşru saymada ve de kendisiyle benzer konumda yer alanlara gösterilen şiddet uygulamalarını haklı görmede önemli bir işlev yüklendiğini farkına varmamız gerekiyor. Çalışmamıza temel olan ikinci bölümünde ise anlatılmak istenenler genel hatlarıyla şu şekilde olacaktır. Kitle iletişim araçlarını ve bunun içinde yer alan yazılı basının, şiddete dayalı bir boyutta, çeşitli görünümleriyle toplumda kendini gösteren şiddet olaylarını sunma biçimi, kendisine şiddeti böylesine temel almış bir sistemin sürekliliğine katkıda bulunmaktadır. Çalışmamıza konu olan yazılı basın, bu katkıyı şiddet olaylarını yansıtmada bir yandan, abartma ve saptırmalara başvuran, diğer yandan da, bu olayları, kendilerini yaratmış olan toplumsal koşullarla ilgili olan nedensellik bağlarını göstermekten uzak, bir magazinleşmiş söylem tarzının kullanıldığı bir sunum biçimiyle yapmaktadır. Hatta, böylesi bir söylemin, yer yer şiddet olayları dışındaki yaşamın diğer alanlarındaki olayların sunumunda da kullanılmaya başlandığı ve böylece, bu sunumun, basında genelleşmeye ve yaygınlaşmaya başladığı görülmektedir. |