Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08-02-2007, 16:39   #21
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Neredeyse yaşamın bütün alanlarında koşullandırılmış, edilgenleştirilmiş ve realiteyi algılama biçimi düzenlenmiş bireyler karşısında; “Televizyonun ya da diğer kitle iletişim araçlarının şiddetin yasallaştırılmasındaki etkisi; şiddeti zaten kendisine temel almış eşit sizlikçi, yarışmacı ve yabancılaşmaya dayanan bir toplumsal hayatı yaşayan insan, romanda, televizyonda, sinemada veya gazetede veya bir çizgi romanda, her neyse realitenin etik açısından tıpatıp aynısını haklılaştırılmış, olağanlaştırılmış biçiminden başkasını göremediği müddetçe, yabancılaşmaya ve şiddete dayalı toplumsal hayatın replikasından ibaret bir hayal dünyasıyla yetinmek zorunda kaldığı sürece, kendisinin tek başına yaşadığı realitenin kamu adına konuştuğunu telkin eden gazetede ve televizyonda etik açısından haklılaştırılmış bir replikasını yaşadığı andan itibaren kendisinin yaşadığı realiteyi, meşru bir realite olarak görmek zorunda kalmaktadır”(Oskay 1985: 72).
Zaten bağımlı konumdaki insanların, iş dışındaki saatlerde kendi alt kültürlerinde yaşasalar da, işlikte, sokakta, kamu içindeki genel yaşam alanlarında ise toplumun egemenlik yapısına denk düşen başat/kitle kültür içinde yer alıp, dünyayı ona göre açımlayıp, tasvir ettiklerinden dolayı, kitle iletişim araçlarından gelen iletilerin anlaşılabilmesi, bu bakımdan söz konusu araçların kitle kültürüne denk düşen bir eylem haritasını/ideolojik bir tasvirini sunmasına bağlı bulunmaktadır. Böylece her şeyi kitle kültürü içinde kazanılan hazır anlamlandırma kalıpları ve izafet çerçevelerine göre algılayan insanlara, kitle iletişim araçlarının sunduğu, eleştiriyel ve gelişkin bir algılamadan çok, ampirik ve ideolojik bir anlamlandırma yapmaya ve sonuçta, onları varolan etik içinde tutmaya yarayan kitleselleştirici bir iletişim olmaktadır. “Kitle iletişim araçlarından gazetelerin olaylar arasındaki ampirik algılama düzeyindeki yakınlığı, olgular arasındaki gerçek nedensellik ilişkisi yerine ikame ettiklerini; radyonun, yaşam hakkında bilgilenmeden çok, enforme olmaya ve eğlenmeye yarayan biçimlerde kullanılan bir iletişim aracı olduğunu; TV’nin ise, gerçekliği bilişsel olarak kavrayabilmekte en umutsuz iletişim aracı olduğu (yani, izleyici için, ancak, iletişim içinde kalındıkça açımlanabilen bir kodlamaya dayanan ikonoljik bir iletişim aracı olduğu) göz önünde tutacak olursak” (Oskay 1983: 87-88).
  Alıntı ile Cevapla