Zaten olaylara, sorunlara varolan sistemin benimsettirdiği bir bakış açısı içinde bakmak durumunda kalan ve varolan realiteyi değiştirmenin riskli ve olanaksız görünmesinden doğan sorunları, rutinliği ve yorgunluğu yaşayan insanlara, bunların dışında bir bakış açısı sunmanın itici geleceğini düşünen ve başarıyı okur/izleyici grafiği (ve onunla ayrılmaz parçası tirajla) ile ölçen ve buna ‘Başarılı yayın politikası’ diyen gazete yönetiminin/yazı işlerinin, birçok kişinin belirli bir işbölümü içinde oluşturduğu ve neredeyse, bilinç endüstrisinin endüstriyel bir ürünü haline gelen haber, eleştiriyel bir yayın politikası dışında ve varolan sistem etiğinin aynısını haklılaştıracak bir biçimde sunmasına da şaşırmamamız gerekir. Bunun içinde, sunumda yer alan haberin nasıl bir serüven izlediğini bilmek gerekiyor. “Nelerin haber olarak seçileceğinin belirlenmesinde her şeyden önce gazetecilerin önemli bir rolü vardır. Fakat haberin oluşum sürecindeki değişik evrelerinde çoklukla genel yayın yönetmenleri söz sahibidir. Bunlar kapılar kontrol eden adamalar olarak bilinmektedir. Her araç ve muhabir değişik yollarla işlevlerini yerine getirmektedir. Ancak yine de temel ilke aynıdır. Bir muhabirin haberi öncelikle ilk evredeki kapıcıya ulaştırılır, -eğer bir şey çıkmışsa ortaya- bu da başka bir kapıcıya ulaştırılır. Böylelikle başlangıçtaki özgün ilk haber metni kısaltılabilir, uzatılabilir, yeniden yazılabilir ya da tümüyle çöp tenekesine fırlatılabilir. Dolayısıyla, haberin oluşumunda değişik evrelerden sorumlu bir dizi editör, okuyucuya ulaşacak haberin ne olacağını ve ne tür bir biçim alacağını belirler” (McPhall 1991: 141-164). |