Bunun üzerine 12 Mart 1337 (1921) 'de kabul edilen ve kanuniyet kesbeden İstiklâl Marşı tekrar Hamdullah Suphi tarafından okunmuş ve marş ayakta dinlenmiştir. "Doğacaktır sana vâdettiği günler Hakkın, Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın." İşte bu ruh ve îmân ile Türk Ordusu Sakarya boylarında, İzmir yollarında Allah'ın lütuf ve insaniyle şecaat ve kahramanlıklarını göstermiş ve nihayet 9 Eylü 1922 tarihinde Hakk'ın vâdettiği o parlak güneş, İzmir ufuklarında doğmuş, Müslüman Türkün satvet ve kudreti karşısında düşman büyük bir hezimete uğramış ve denize dökülmüştür. Aziz ve mübarek vatanımızın her karış toprağı şehitlerimizin kanlariyle sulanmış, zaferin şahikasına ulaşmıştır. Nitekim İstiklâl Marşında: "Korkma ! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak, O, benimdir; o, benim milletimindir ancak!" mısraları ne derin bir mânâ taşımaktadır. İzmir'in meşhur Kadife Kalesi'nde büyük Şanlı Türk bayrağı dalgalanmağa ve şiddetli alkışlar arasında yurdun her tarafında zafer şenlikleri yapılmağa başlanmıştı. |