5 — Moskova antlaşması, Ruslarla imzalanmış olan bir kardeşlik ve dostluk antlaşması idi. Onun için meseleyi, biraz daha geride bıraktığımız tarihlerden itibaren ele almak istiyoruz. Moskova’daki Türk Hey’etinin başkanı Bekir Sami Bey’in, Ankara’ya gönderdiği 30 Ağustos 1920 tarihli raporunda, bir yandan Rusların Ermeniler için istedikleri Türk topraklarının verilip verilmeyeceği soruluyor, bir yandan da Rusların darıltılması yoluna gidilmemesi tavsiye olunuyordu. Buna rağmen Ankara, 16 ve 22 Ekim 1920 tarihli yazılarıyla, Rusların Misak-ı Milli’ye aykırı düşen isteklerini reddetmiş ve “Rus Hükümeti, Türk milletinin emperyalizme karşı mücadelesine eski azm ve iman ile devamını arzu ediyorsa” o takdirde Ermeniler için ileri sürdüğü arazi isteklerinden yaz geçmelidir demişti. Anlaşılıyor ki, Rusya isteklerinde ısrar ederse, tarafların birbirleriyle uzlaşması mümkün olamayacaktı. Halbuki, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, “Muhtaç Olduğu dış dayanağı” Batı’da bulamayacağını ve kendisine yardımı dokunacak olan devletin yalnız Rusya olabileceğini kabul ediyordu. Ruslara gelince, onların da Ankara ile dost geçinmekte büyük çıkarları vardı. Onun için iki taraf da, girdikleri dostluk yolundan sapmadılar ve Ekim 1920’de Ruslar, Ankara’ya Mdivani’yi elçi olarak atadılar; kalabalık bir elçilik hey’eti ile birlikte yola çıkardılar. İşte bu Elçi, henüz yolda bulunduğu bir sırada Rus Dışişleri Bakanı Çiçerin’den bir telgraf aldı. 1 Aralık 1920 tarihini taşıyan bu telgrafta “Lenin ve Stalin, 24-VIII günlü Muhadenet Muahedesini tamamlamak istiyorlar” deniliyordu. Bunun üzerine Mdivani, Gümrü’de bulunmakta olan Kâzım Karabekir Paşa’ya, 3 Aralık 1920’de durumu bildirmiş, hatta Rusya’nın Türkiye ile “Siyasi bir ahidname ve bir de askeri ittifakname” imzalama isteğinde olduğunu duyurmuştu. |