Çünkü, o, “Benim bildiğime göre düşman 27’den fazla top kaybetmemiştir, zabtedilen tüfeklerin miktarı da nisbeten azdır” demekte ve Türklerin kaçmakta olduğunu değil, düzenli bir şekilde çekilmekte olduklarını söylemekte idi. Bununla beraber iki tarafın da kayıpları küçümsenemeyecek kadar büyüktü. Türklerin cephe gerisindeki kayıpları ise hem pek çok, hem de telafisi mümkün olmayan kayıplardı. Çünkü Yunanlılar, her zamanki gibi bu defa da, Türk köylerini yakarak; halkını süngüleyerek; kocalarının önünde Türk kadınlarını kirleterek; kocalarından ayırdıkları kadınları üç gün üç gece kendi askerleriyle baş başa bırakarak; 60 yaşındaki kadınlara bile tecavüz ederek; kütle halinde insanları kurşuna dizerek; yaralı esir askerlerin karınlarını deşerek, sağlamlarını da, birbirine bağladıktan sonra, ateşleyerek ve geri kalan halkı açlığa ve sefalete terk ederek ilerlemişlerdi. Fakat, tehdid tahkir, tecavüz, işkence hatta ölüm, değil Türk erkeğini, Türk kadınını bile yıldıramayacak, tersine olarak onların hınçlarını kamçılayacak ve fedakarlıklarını artıracaktı. |