Bu arada Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutan olmasını sakıncalı görenler de vardı. bunlara göre, yenik bir ordunun başına geçirilecek olan Mustafa Kemal Paşa’nın, Yunan taarruzunu durduramaması halinde, kurtuluş için şimdiye kadar kazanılmış ve yapılmış olan her şey mahvolmuş olacaktı. Onun için Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlığı en son tedbir olmalı idi, esasen, “Henüz vaz’iyyet-i umûmiye son tedbir, son çare ve son kuvvetlerin feda edilmesini istilzam edecek mahiyette” değildi. İşte bu tartışmalar arasında Mustafa Kemal Paşa, kendisine karşı duyulan yakınlığa teşekkür ettikten sonra Meclis Başkanlığına bir önerge vererek, Başkomutanlıktan meydana gelebilecek olan faydaları “Azami sür’atle istihsal edebilmek ve ordunun maddi ve manevi kuvvetini” artırmak için, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin haiz olduğu selahiyyetin, üç ay süre ile kendisine verilmesi şartiyle Başkomutanlığı alabileceğini bildirdi. Fakat onun bu isteği uzun ve sert tartışmalara yol açtı. Her şeyden önce Başkomutanlık unvanına itiraz edildi, bunun olsa olsa Başkomutanlık vekaleti olabileceği ileri sürüldü. Ayrıca Meclisin yetkilerinin, bir kimse üzerinde toplanmasının doğru olmadığı da iddia olundu. Fakat Mustafa Kemal Paşa, isteğinde direnmiş ve sonunda, 5 Ağustos 1921’de, ona istediği yetkileri veren kanun kabul olunmuştu. Bundan sonra Mustafa Kemal Paşa, birkaç cümle ile Meclis’e teşekkürlerini sundu ve “Düşmanları behemehal mağlüp” edeceğine dair olan inancının bir an olsun sarsılmamış olduğunu söylemek suretiyle dinleyenlerin içlerini serinletti. |