Mesûdiyye zırhlısından sökülen 75 milimetrelik iki top’dan birisi, “Kasımpaşa’daki büyük Cami’in tabutluğuna, diğeri Kulaksız’da bir mandıra’ya gizlenmişti”. 57 milimetrelik iki ayrı top da, bir subayın evine götürülmüş bulunuyordu. Haliç’teki gemilerde bulunan bütün subaylar, İstanbul’un savunmasında görev almış bulunuyorlardı. Bu savaşta yaralanacaklar için yetecek kadar ilaç ve sargı bezi Haliçteki Deniz Hastanesinde depolanmıştı. Sözün kısası vuruşma için her şey hazırdı. Öte yandan ‘Yunanlıların’ İstanbul’u işgal etme istekleri, Müttefiklerce hoş görülmedi. Özellikle, “İstanbul’un ve Boğazların İngiliz kontrolü altına girmesi demek olan böyle bir hareket”, Fransa ve İtalya’da pek olumsuz karşılandı. Bu sebeple Fransa Başbakanı Pouncaré İstanbul’da bulunan “General Pellé’ye gönderdiği talimatta, Yunanlıların İstanbul’a duhullerine müsellehan mumanaat edilmesini ve hatta İngilizler bu surete muvafakat etmeyecek olurlarsa Fransa askerinin münferiden; hareket eylemesini” bildirmişti. Türkler ve Rumların sokaklarda birbirlerinin boğazlarına sarılmasına sebep olabilecek olan bu hareketi, bir çok İngilizler gibi, General Harington da yerinde bulmuyordu. Onun için “Bu çılgın tasarı” karşısında o, Yunanlılara karşı Çatalca hattını savunmak üzere, “İngiliz ve Fransız birliklerinden bir kısmını Fransız generali Charpy’nin emrinde” 28 Temmuz’da oraya gönderdi. İngiliz donanması da Akdeniz’e açılmıştı. Çatalca’ya giden Müttefik birlikleri hemen siperlerini kazdılar ve savunma tertipleri aldılar |