Bir Belçika gazetesi ise aynı konu üzerinde “Yunanlılar ordu ile harb edemiyorlar, tarafsız bir şehre saldırıyorlar” dedikten sonra Yunanlıların İstanbul’u işgal etmelerinin, Müslüman aleminde büyük ve haklı bu nefret meydana getireceğini ve bu yüzden Anadolu’daki azınlıkların tehlikeye düşeceğini yazıyor. Morning Post gazetesi de, “Bu savaşta Türkler, mevcudiyetleri ve vatanları için harb ediyorlar. Halbuki Yunanlılar, hiçbir hakla kendilerine ait olmayan, silah ve kılıçla asla elde edemeyecekleri bir İmparatorluğu fethetmek için çalışıyorlar” diyordu. Sözün kısası, hiç bir yerde destek bulmayan Yunanlılar, Müttefiklerin enerjik tutumu karşısında, İstanbul hakkındaki isteklerinden vazgeçmek ve 15 Ağustos 1922’de imzaladıkları protokol ile dördüncü Yunan kolordusunu, “Hatt-ı fâsıl’dan altı kilometre” geri çekmek zorunda kaldılar. 4- Sakarya savaşından sonra Türk silahlı kuvvetleri, “Eskişehir – Afyon hattında yerleşen düşman karşısında” toplanırken, Türk Genelkurmay’ında Yunan ordusunun kuvvetlenmesine zaman bırakılmaması ve hemen onlara taarruz edilmesi düşüncesi hakimdi. Bundan dolayı 15 Ekim 1921’de Batı Cephesi Komutanlığına bazı direktifler verilmişti. Bunlara göre Türk ordusunun, kış basmadan ve Sakarya yenilgisinin düşman üzerindeki etkisi silinmeden taarruza geçmesi; bu taarruza büyük kuvvetlerle Afyonkarahisar bölgesinde başlaması, bu sebeple de hazırlıklarını çok kısa zamanda bitirmesi gerekiyordu, bu hususları göz önünde tutarak hazırlanmış bir plan da vardı. Türk İstiklal Savaşı tarihinde “Sad” harekatı diye adlandırılan ve üzerinde komutanlarca fikir birliğine varılmayan bu plan, mevsimin ilerlemesi, hava şartlarının kötüleşmesi, devamlı yağmurlar yüzünden yolların bozulması ve ordunun yeter derece’de hazırlanamaması yüzünden uygulanamadı. |