Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-02-2007, 10:32   #65
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Türk ve Sovyet Devrimlerinin İlişkileri
Türk Devrimi ile sınıfsal devrim kuramı arasındaki ilişkilere bakarken,
hiçbir zaman akıldan çıkarılmaması gereken nokta, Mustafa Kemal Atatürk
zamanında da, bugün de olayın temelini Türk-Sovyet ilişkilerinin
oluşturduğudur. Bir başka deyişle, Bağımsızlık Savaşı sırasında da, bugün de
Türkiye açısından konu, yalnızca kuramsal bir olay değil, somutta, Sovyetler
Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkiler konusudur. Bu gerçeğin bilincinde
olan Mustafa Kemal Paşa'nın da konuya esas olarak ulusal bağımsızlık
açısından yaklaştığını artık elimizde olan TBMM'nin gizli oturum
tutanaklarından açıkça anlıyoruz. Aşağıdaki konuşma, Meclis'in hemen
açılışından sonra, 24 Nisan 1920 günü yapılmıştır. O aşamada, konunun
kuramsal değil, somut ulusal bağımsızlık ile ilgili yönü önemlidir. Bütün
büyük devrimciler gibi Mustafa Kemal Paşa da, değerlendirmesini işin pratik
yanı ve kendi amacıyla ilgisi yönünden yapmaktadır: --Malumu aliniz
bolşeviklerin kendilerine mahsus birtakım esasları, noktai nazarları vardır.
Ben şahsen bütün vuzuhile ve teferruatile bunlara vakıf değilim (bilmiyorum)
ve yakın zamanlara kadar bolşevikler nereye temas ederse, nereye gelirse
daima kendi noktai nazarlarını (görüşlerini) kabul ettirmek azmindeydiler.
Her ne olursa olsun bu noktai nazarlar; bizim milletimizin de kendine mahsus
birtakım noktai nazarları vardır. Bu noktai nazarların siyasi esasatı
(esasları) ihtimal ki maruzatımda zikrettiğim ve cümlemizce malum olan
noktaları göstermedim. Milletimizin adatı, muktaziyatı diniyesi (adetleri ve
dinsel gerekleri) ve memleketimizin icabatı vardır ki, biz her ne yaparsak
kendimizi, kendi adetimizi, muktaziyatı diniyemizi nazarı dikkatte tutmak,
ona göre kendimize mahsus esaslar vazetmek (koymak) mecburiyetindeyiz. İşte
bu itibarla alelıtlak (mutlaka) bizimle bolşevikler arasındaki münasebet
şayanı tetkik ve teemmül (düşünme) olur. Bir zamanlar oldu ki, bolşevikler
noktai nazarlarını daha umumileştirdiler. Hiçbir kimsenin, hiçbir milletin
adet ve ahlaki hususiyetlerine ve milliyet esaslarına muarız değiliz. Yalnız
istibdata karşı, emperyalistlere karşı düşmanız. Biz, Avrupalıların
bolşevizmden korktuklarını ve bizim bolşeviklerle tevhidi efkar (düşünce
birliği) ve harekat edeceğimizden daima kuşkulanmakta olduklarını nazarı
dikkate alıyor ve daima düşünüyorduk ki, böyle bir şeye mecbur olmaksızın
amali milliyemiz (ulusal amaçlarımız) dahilinde muayyen bir hudutta bizim
şeraiti hayatiyemiz (yaşam koşullarımız), şeraiti istiklalimiz (bağımsızlık
koşullarımız) temin olunursa... Böyle azim (büyük) bir maksat için, böyle uzak
bir daiye (dava) için herhangi bir devleti ecnebiye ile münasebatı
ihtilafata; anide girmek belki bizi nedamete mecbur edebilir ve zaten
hepimizde de, kendimizde de böyle bir salahiyet mevcut değil. Filhakika bu
hududu millimiz dahilinde arzettiğim şeraitle muhafazai mevcudiyet
edebildiğimiz takdirde başka bir şey istemek bendenizce doğru değildir. Yalnız
her ihtimale karşı, muhafazai hayat ve mevcudiyet için hariçten kuvvet, bir
menbaı kuvvet (dışardan bir kuvvet kaynağı) aramak lazım gelirse yine daima
kendi noktai nazarlarımız baki kalmak şartile her menbadan istifade etmeyi de
caiz gördük. İşte sırf bu nokta daima bolşeviklerin ahvalini, harekatını ve
kendilerinden icabında ne dereceye kadar muavenet (yardım) görebileceğimizi
anlamaya teşebbüs ettim. Bu teşebbüsat neticesinde şüphe yok bazı temaslar
hasıl olmuştur. Fakat bu temaslarımız şimdiye kadar, yani bolşevikler
bizimle demin izah ettiğim... manen ve maddeten beraber olan Dağıstan'a kadar
temas ettiği halde hiçbir kat'i mevat üzerine müstenit bir şey yapılmamıştır.
Fakat böyle bir şey yapmak imkanı mevcuttur.-- (TBMM,I, 4-5 ) .
  Alıntı ile Cevapla