adolu'da Sol Akımların Gücü
Gerek Osmanlı'nın son döneminde, gerek Kurtuluş Savaşı sırasında, gerekse,
Cumhuriyet'in ilk yıllarında, sınıfsal devrim kuramının temsilcileri olan sol
akımlar için en önemli etken hiç kuşkusuz (özellikle Kurtuluş Savaşı
sırasında) dış dünyaydı. İç dinamik bakımından ise durumu Mete Tunçay şöyle
çözümlüyor: --Aslında, 1908-1925 yıllarındaki siyasetin genel akışı içinde,
bunlar (sol akımlar) pek az önem taşıyan hareketlerdir. Hemen hiçbir zaman,
bir halk hareketi olmak boyutlarına yaklaşılmamış, bazı küçük aydın
çevrelerinde kalınmıştır. Burada yapılan yorum yanlış değilse, Türk toplumunda
İkinci Meşrutiyet'in ve Cumhuriyet'in ilanıyla denenen, altyapının elverdiği
olanakların ilerisine devrimci sıçrayışlar, Batı'nın -temelinde kapitalist
endüstriyalizmi bulunan- yaşam biçimine özenişten kaynak almışlardır. Etkili
bir biçimde herhangi bir toplumsal tabana basamayan bütün ilk sol akımlar ise,
esas itibarıyla bu yönelimi desteklemekten öteye gidememişlerdir. Bu
destekleyiş, daima iktidarları hazır olduklarından daha ileriye itmek
suretiyle ortaya çıktığı için, hükümetlerin solculara karşı susturucu
tavırlar takınmalarında ve solcuların da hükümetlere karşı genel bir özgürlük
savaşına katılmalarında şaşılacak bir şey yoktur.-- (Tunçay, 1978-a:29-30).
Aslında, Kurtuluş Savaşı'mız sırasında gerek dış dinamik, gerekse iç
dinamik açısından tarihsel ve toplumsal gerçeğin ne olduğu sorusunun sürekli
tartışma konusu yapılmasının nedeni, bugünkü siyaset sahnesinde çatışan
görüşlerin, tarihi yeniden yorumlama çabalarından doğmaktadır.
Bugünkü yeniden yorumlama çabaları ne olursa olsun, Kurtuluş Savaşı'mız
sırasındaki birtakım tarihsel ve toplumsal gerçekler yadsınamaz. Bunları
şöyle özetlemek olanaklıdır: |