Bu nedenle, şimdiye kadar üretilmiş bulunan kalkınma modelleri, geri
teknolojiye sahip ülkeler tarafından kullanılabilir modeller olmak niteliğine
sahip değillerdir (Dos Santos, 1968:60). Bu yüzden geri teknolojiye sahip
ülkeler, içinde bulundukları sömürü ilişkisini kırabilmek ve ileri
teknolojiye sahip ülkelerle yarışabilmek için kendi aralarında işbirliğini
sıkılaştırmak ve geliştirmek zorundadırlar (Kongar, 1979-c) . Bu çözüm,
--merkez-çevre-- kuramının determinizminin getirdiği kaçınılmaz bir uluslararası
gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu gerçeğin altında, ister ticaret, isterse yardım ilişkisi adı altında
olsun, dünya kapitalist sistemine bağımlı olan gelişmemiş ülkelerin yalnız
ekonomilerinin değil, sınıfsal yapılarının da kalkınma için gerekli
niteliklerden uzaklaşması yatmaktadır (Arrighi ve Saul, 1968).
Siyasal Şövenizm
İşin ilginç yanı, genellikle emperyalizm kuramına dayalı olarak
geliştirilen --merkez-çevre-- çözümlemesi ve buna dayalı olan --karşı emperyalist
devrim-- tezi, ekonomik olduğu kadar, siyasal gerekliliklere de dayanmaktadır.
Lenin'in çalışmasıyla ekonomik temelleri açısından olgunluk düzeyine erişen
--emperyalizm kuramı-- bir süre sonra, yine siyasal yönleri açısından ele
alınmaya başlandığında görüldü ki, olayın altında salt kapitalizmin iç
dinamiğinden doğan gerekler değil, şöven bir milliyetçiliğin izleri de vardır
(Fieldhouse, 1968) . Emmanuel'in de dediği gibi, --Uluslararası antagonizmler
her zaman otomatik olarak sınıf mücadelesine indirgenemez. Bazen fabrikadaki
antagonizmlerden ulusal antagonizmlere geçmemiz gerekir. Bu düzeyde, bir
yandan, büyük uluslararası sermayeyle azgelişmiş halklar arasında; öte yandan
da beyaz yerlilerin ve onların devletlerinin bu halkları tam olarak
kolonileştirme tehdidinde bulundukları topyekün köleleştirme ve hatta fiziksel
imha arasında ortak bir ölçü yoktur.-- (Emmanuel, 1975:41). |