Bu ögelerin, yani Batılılaşma çabalarının, aslında --İmparatorluğu kurtarma--
girişimleri olduğu düşünülürse, --merkez-çevre-- kuramının günümüzdeki yorumu
ile, bu çabaların aslında --kurtulmaya-- değil, --batmaya-- yol açtığı (ki, hiç
kuşkusuz bu nesnel tarihsel gerçeğe de uyan bir yorumdur) öne sürülebilir.
Burada üzerinde duracağımız konu, --merkez-çevre-- kuramının eleştirisi
olduğundan, Osmanlı İmparatorluğu'nun ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bu kuram
açısından incelenmesini daha ilerideki bölüme bırakarak, şimdilik,
--ikili-- yapının salt emperyalizme bağlı bir olgu niteliği taşıdığı savının en
azından Osmanlı-Türk toplumsal yapısı bakımından çok doğru olmadığını
belirtmekle yetineceğim. Osmanlının --ikili yapısı-- İmparatorluk, emperyalizmin
pençesine düşmeden çok önce vardı. Olsa olsa, bu --ikili yapı-- emperyalizm
olgusu ile birlikte yeni bir nitelik kazandı.
Ulusalcılık
Merkez-çevre kuramına yöneltilen temel eleştirilerden biri de, bu kuramın,
ulusalcılık uğruna, uluslararası işçi dayanışması tezini ve eylemini, yani
klasik Marxsizmi yadsıdığı biçimde, Marxçılar tarafından yapılmaktadır.
Özellikle Emmanuel'in tezlerinde (eşitsiz mübadele) ortaya çıkan, --yüksek
ücretli işgücüne sahip ülkenin, düşük ücretli işgücüne sahip ülkeyi
sömürmesi-- düşüncesine Ortodoks Marxçılar şiddetle karşı çıkmakta ve sorunun
bir --mübadele-- ve --gelir bölüşümü-- sorunu değil, bir üretim biçimi sorunu
olduğunu söylemektedirler (Florian, 1975). |