--Şark'tan şimdi doğacak olan güneşe bakınız.
Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Şark milletlerinin
de uyanışlarını öyle görüyorum. İstiklal ve hürriyetine kavuşacak olan çok
kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, şüphesiz ki terakkiye ve refaha
müteveccih vukuu bulacaktır. Bu milletler bütün güçlüklere ve bütün manilere
rağmen muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen istikbale ulaşacaklardır.
Müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler
arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği
çağı hakim olacaktır.-- (Karal, 1969:17).
Bu sözlerden de açıkça görüldüğü gibi, 1933 gibi, artık Türk Kurtuluş
Savaşı'nın çoktan kazanılmış olduğu bir dönemde, Mustafa Kemal Atatürk,
emperyalizmin yok olacağını söyleyerek, günümüzü (yani, 1980'leri) bile
aşacak bir öngörüde bulunuyor.
Bu sözler, Türk Devrimi'nin liderinin hem sınıfsal devrim kuramının
geleceğin dünyasına ilişkin beklentilerini, hem de merkez-çevre kuramının
devrim modelinin uygulaması sonundaki durumu paylaştığını gösteriyor.
Gerçekten de Atatürk, Batı emperyalizmine karşı ilk başarılı sıcak savaşı
vermiş bir lider olarak, yukarıdaki sözlerine candan inanıyordu (Nitekim,
daha Anadolu direnişi bir İstiklal Savaşı'na bile dönüşmeden önce, yalnızca
Sevr Antlaşması bile önemli etkiler yapmıştı. Örneğin, Hindistan'da Müslüman
halkın İngilizlere güveni sarsılmış ve bu nüfus Gandi hareketinin destekçisi
durumuna gelmişti (Kamal-ud-din, 1922:83).). |