Devleti yönetenler de bu durumun farkındadırlar. Örneğin Enver Paşa, sırf
bürokrasinin etkinliğini arttırmak için Arap alfabesinin yazılış biçiminde,
okuma ve yazmayı kolaylaştırıcı bir reform bile düşünmüştür.
Yönetim mekanizmasının bu yetersizliği, hangi iktidar olursa olsun, onun
güçsüzleşmesine ve merkezi otoritenin tüm gücünü yitirmesine yol açıcı bir
ögeydi. Bu bakımdan herhangi amaçlı bir devrimi son derece kolay ve hatta
zorunlu kılıyordu.
f) Siyasal çatışmaların barışçı yollara kanalize edilebilmesi de hiç
olanaklı gözükmüyordu. Meclis gerçek işlevlerini yapmaktan çok uzaktı.
İttihatçıların iktidara gelişlerinden kısa bir süre sonra işçi eylemlerini
tümüyle yasaklamış olmaları ve iş yaşamını düzenleyen yasaların eksikliği bu
alanda da (cılız da olsa hak arama çabaları açısından) sorun çözücü değil,
sorun yaratıcı bir nitelik taşıyordu.
Ayrıca, bu konudaki en önemli gelişme, daha önce belirtildiği gibi, siyasal
çatışmaların barışçı yollar yerine, tam tersine darbeler ve suikastlerle
çözülme geleneğinin gittikçe yerleşmekte oluşuydu.
Bu açıdan, toplumdaki çeşitli çatışma ve çelişkilerin barışçı yollara
kanalize edilmesi yerine, devrim yoluyla çözülmesinin güncel beklentilere
daha uygun olduğu rahatlıkla söylenebilir. |