Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-02-2007, 11:01   #186
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--Mustafa, Askeri Rüştiyesine devama başladıktan sonra kendisinde riyaziyeye
karşı bir merak peyda olmuş ve bu merakı günden güne çoğalmaya başlamış.
Sınıf arkadaşları amali erbaaya çalışırken o, cebir meselelerini halletmeye
koyulmuş. Tesadüfen mektepteki riyaziye hocasının da ismi Mustafa imiş. Hoca,
talebesi Mustafa'daki bu büyük istidadı gördükçe kendisine mektep usul ve
kaidelerine uygun tarzda verdiği --Aferin-- ve --Tahsin-- gibi mükafat
varakalarını az görmüş. Aynı zamanda onu aynı ismi taşıyan diğer talebe
arkadaşlarından da ayırdetmeyi düşünerek Mustafa'ya bir gün, --Oğlum, senin de
ismin Mustafa, benim de... Bu böyle olmayacak. Aramızda bir fark olmalıdır.
Bundan sonra senin adın --Mustafa Kemal-- olsun,-- demiş. Riyaziye hocası
Mustafa Efendi'nin bu ileri görüşü cidden şayanı hayrettir.--
(Kılıç Ali, 1955:,11-12).
Görüldüğü gibi, zeka gibi doğal yeteneklerle, ilgi ve çalışkanlık gibi
sonradan kazanılan özelliklerin birlikte geliştirdiği karizma Mustafa Kemal'i
henüz okul çağındayken yakalamıştı. Şimdi, üretilen karizmasına, mahalleden
iki katkıyı görelim. Çocukluk arkadaşı ve Ankara eski belediye başkanlarından
Asaf İlbay anlatıyor:
--Evimizin bahçesi büyüktü. Sık sık mahalle arkadaşları toplanır ve o
zamanlar Selanik'te pek moda olan --Mançık-- oyununu oynardık. Bu bir nevi
--Birdirbir-- oyunuydu. Bir kişi eğiliyor ve diğerleri sırayla üzerinden
atlıyorlar. Oyuna iştirak etmezdi, ama seyrine de bayılırdı. Hele içimizde
düşenler filan olursa, keyfine payan olmazdı. Bir gün kararlaştırdık. Yaka
paça zorla oyuna iştirak ettirdik. Sırayla hepimizin üzerinden atladı ve sıra
kendisine gelince, eğilmeden dimdik durdu ve: --Haydi, atlayın!-- dedi. Biz
başını yere doğru eğmesi için ısrar ettikçe, o: --Ben eğilmem! Böyle
atlarsanız atlayın!-- diyordu.-- (Sel Yayınları, 1955:100-101).
  Alıntı ile Cevapla