Bu öykünün başına ve sonuna baktığımızda liderin --esnek davranış--ına kanıt
olarak söylenen şu sözleri de görüyoruz:
--Saklı karar'ın yarısı saltanatın ilgasıyla, tamamı da Cumhuriyet'in
ilanıyla meydana çıkacak. Şefle muhaliflerini yıllarca çarpıştıran bu esas
davada Şef sonuna kadar nasıl muvaffak oldu? Kullandığı silahlar çok
çeşitliydi: --Biz bize benzeriz-- dediği zaman silahı --teshir--dir. --Vazife ve
selahiyet-- nutkunu beş saat söylediği zaman o silah --ikna--dır. Başkumandanlık
meselesinde --Bırakmadım, bırakmıyorum, bırakmayacağım-- dediği zaman o silah
--ilzam-- ve --tehdit--, --Ey Meclis, içinizde casus da var!-- diye bağırdığı zaman
silahı hem --ikaz--, hem --ifşa-- ve... Şefi mebusluktan tecrit için hazırlanan o
sinsi layihaya karşı bütün millete müracaat ettiği zaman da o silah ibretli
bir --teşhir--di.--
İşte öyküsüne bu sözlerle giren İsmail Habib Sevük, öyküden sonra, --Cesur,
atak, çetin, bütün selahiyeti kendinde toplamış gümbürtülü bir Meclis--i
Atatürk'ün nasıl yönetmiş olduğunu kendine sorarak şu yanıtı veriyor:
--İlzam--dan --hazm--a, --teshir--den --teşhir--e kadar her türlü silahı
kulanarak.-- (Banoğlu, 1955:63). |