--İki: Padişah ve hanedan hakkında zaman gelince icap eden muamele
yapılacaktır.--
--Üç: Tesettür kalkacaktır.--
--Dört: Fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir.--
Bu anda gayri ihtiyari kalem elimden düştü: Yüzüne baktım. O da benim yüzüme
baktı. Bu gözlerin bir takılışta birbirlerine çok şey anlatan konuşuşuydu.
Paşa ile zaman zaman senli benli konuşmaktan çekinmezdim.
--Neden durakladın?-- deyince, --Darılma ama Paşam, sizin de hayalperest
taraflarınız var.-- dedim. Gülerek:
--Bunu zaman tayin eder. Sen yaz!..-- dedi. Yazmaya devam ettim:
--Beş: Latin hurufu kabul edilecek.--
--Paşam, kafi, kafi...-- dedim ve biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir
insan edasıyla, --Cumhuriyet'in ilanına muvaffak olalım da üst tarafı yeter! --
diyerek defterimi kapadım ve koltuğumun altına sıkıştırdım. İnanmayan bir
adam tavrı ile:
--Paşam, sabah oldu. Siz oturmaya devam edecekseniz hoşça kalın!-- diyerek
yanından ayrıldım (Kansu, 196G:131-132) .
Buraya dek anlatılanlar, Atatürk'ün planlılığını, öngörüsünü ve
kararlılığını yansıtır. Bu niteliklerini, etrafına nasıl kabul ettirdiğine
gelince; hiç kuşkusuz; bu, liderlik yeteneklerinin bir göstergesi olarak
düşünülebilir: Çevresine kendini kanıtlarıyla kabul ettiren bir liderlik. |