Son derece bilinçli ve yetenekli bir --toplum yaratıcısı-- olan Mustafa Kemal
Atatürk'ün kendi karizması karşısındaki; (1) gerçekçi ve (2) ulusuyla
bütünleşici tutumunu sergileyen pek çok olay vardır. Gerçekçiliğini ve
ulusuyla bütünleşme yönelimini aynı anda yansıtan bir öykü şöyledir:
--Yıllar sonra, bir akşam Çankaya sofrasında hayatının çocukluk günleri
konuşuluyordu. Bir misafiri Atatürk'e, --Paşam,-- dedi, --çocukluğunuzda
kimbilir ne müstesna bir insandınız. Ne güzel harikulade anılarınız vardır!--
Atatürk bu çeşit övünmelerden, kendisine insanüstülük veren abartmalardan
hiç hoşlanmazdı. Ama buna güldü: --Nuri anlatsın-- dedi.
Nuri, Atatürk'ün çocukluktan beri en yakın arkadaşı, mahallelisi, asker
olarak da çok yerde beraber bulunmuş meslekdaşı, sofranın devamlılarından
Nuri Conker'di.
Conker, Atatürk'e yakınlığına sığınarak, biraz da mizacı öyle olduğundan,
Mustafa Kemal'e ağır şakalar yapar, kimsenin söyleyemediğini o rahatça
söylerdi.
--Mustafa o zaman dayısının çiftliğinde bakla tarlasında karga çobanlığı
ederdi-- dedi.
Konuyu açan misafir, sorusunun böyle bir mecraya dökülmesinden çok üzülmüş,
hatta ürkmüş, Atatürk'ün şimdi kimbilir nasıl kızacağını düşünerek bin kere
pişman olmuştu. Bu hizmeti ona hiç yakıştırmayarak:
--Aman Efendimiz...-- diye durumu kurtarmaya çalışırken, Atatürk, son derece
sakin: |