Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-02-2007, 11:57   #260
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İhtiras, bir lider için en gerekli ögelerden biridir. Mustafa Kemal kendi
ihtiraslarının tümüyle bilincindedir. Bunları 1914 yılı Ocak'ında Sofya'dan
Madam Corinne'e yazdığı bir mektupta şöyle tanımlıyor:
--Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri, fakat bu ihtiraslar, yüksek
mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek gibi maddi emellerin
tatminine taalluk etmiyor.
Ben bu ihtiraslarımın gerçekleşmesini vatanıma , büyük faydaları dokunacak,
bana da liyakatle ifa edilmiş bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek
büyük bir fikrin başarısında arıyorum. Bütün hayatımın prensibi bu olmuştur.
Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu muhafaza
edeceğim.-- (Borak,1970:74).
Sofya'daki Mustafa Kemal, henüz Anafartalar Kahramanı bile olmamıştır.
Üstelik de İttihatçılar tarafından bir anlamda sürgüne yollanmıştır Sofya'ya.
Buna karşılık, --hazırlık-- bölümünde de anlattığım gibi, en azından ruhsal
olarak hazırdır tarihsel görevine. Bu açıdan da attığı her adımın hesaplı,
ölçülü, biçili olması çok doğaldır. Nitekim, bu hesaplılık, hemen hemen hiçbir
ögeyi şansa bırakmak istemeyişi, onu hem keramet sahibi bir lider yapabilmiş,
hem de ulusuyla bütünleşmesini sağlamıştır.
Aslında bu yargımın ne denli doğru olduğu yine kendi bilinçliliğine
bakılarak anlaşılabilir. Mustafa Kemal Atatürk, kişisel nitelikleriyle,
ulusal liderliğini farklı olarak kullanan ve ancak gerektiğinde ve yararlı
olduğunda bunları birleştiren bir davranış içindeydi. Kendisi bu
farklılaşmayı şöyle özetliyor:
  Alıntı ile Cevapla