Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-02-2007, 12:46   #270
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Grup amacını gerçekleştirmeye yönelik görev rollerine, yani iş yapmaya,
grup üyelerinin katılımı yüksek olduğu zaman, toplumsal-duygusal liderliğin
büyük ölçüde önemini yitirdiği, yapılan gözlemler arasındadır. Buna karşılık,
grubun görevi üyelerce pek benimsenmediği zaman, toplumsal-duygusal roller ve
bu konudaki liderlik daha büyük bir önem kazanmaktadır (Burke, 1968). Örneğin,
görevlerin meşruluğu tartışmalı olduğunda ya da görev erişilmez, yerine
getirilemez bir biçimde algılandığında, grubun devamını sağlayıcı liderlik
birdenbire büyük önem kazanmaktadır. (Biraz aşağıda, Atatürk'ün sofrasının,
bu işlevi yerine getirmekten kaynaklandığını göreceğiz.) Yalnız burada,
toplumsal-duygusal liderlik ile, görev liderliğinin aynı kişide
birleşebileceği gerçeği unutulmamalıdır.
Atatürk'ün Liderlik Türlerine Göre Değerlendirilmesi
Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılış dönemindeki ordu
komutanlıklarından, Kurtuluş Savaşı'nın ilk yıllarındaki Kongre
başkanlıklarına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Başkomutanlıktan
yeni devletin Cumhurbaşkanlığına dek, çeşitli resmi liderlik görevlerinde
bulunmuştur. Bu görevlerinin çoğunda kendisine düşen işlevler farklı
farklıdır. Kimi zaman meşru otoriteye başkaldıran bir asi komutan
durumundadır. Bir başka deyişle, çevresiyle ilişkiler açısından Mustafa
Kemal'in durumu farklı zamanlarda farklı nitelikler taşır. Bu nedenle de
gerçekleştirmek istediği amaçların, toplumun siyasal ve kültürel yapısı
bakımından --meşruluğu-- ve gerçekleştirilebilirliği farklı aşamalarda değişik
görünümler kazanır.
Örneğin, Samsun'a gittiği sıralarda ve Erzurum Kongresi öncesindeki durumu
ile; Sivas Kongresi Heyet-i Temsiliye Başkanı olarak durumu farklıdır.
Birinci Büyük Millet Meclisi Başkanı ile, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurreisi
sıfatları arasında bile önemli farklar vardır. Anafartalar Grup
Komutanlığından; --Fahri Yaver-i Hazret-i Şehriyari--liğe, Üçüncü Ordu
Müfettişliğinden, Türkiye Büyük MilIet Meclisi Ordularının Başkomutanlığına
ve Cumhurbaşkanlığına kadar, çevresiyle olan ilişkileri, sürekli bir
niteliksel değişim içindedir.
Bütün bu ilişkiler içinde Mustafa Kemal Atatürk, grup içindeki otoritesini
kimi zaman ödül ve ceza verme gücüne, kimi zaman meşruiyetine, kimi zaman
cazibesine, kimi zaman da uzmanlığına dayamıştır. Bilindiği gibi bunlar,
sosyal-psikoloji biliminin dört güç kaynağı, yani bir grubun içindeki buyurma
erkinin temelleri olarak belirlediği ögelerdir (French ve Raven, 1960).
Böylece, değişen durumuna göre, karar alma biçimleri de farklılıklar gösterir.
  Alıntı ile Cevapla