Bu satırlar, Mustafa Kemal Paşa'nın --amacı-- hiçbir zaman gözden
kaçırmadığını olduğu kadar, kişisel ve ortamsal liderliğinin keskin
özelliklerini de vurguluyor. Aslında Meclis'in oluşumuna baktığımız zaman,
Atatürk'ün bu davranışının nedenlerini de bütün açıklığıyla görüyoruz. Bu
Meclis, tutarlı ve eşcinsten düşünceleri temsil eden bir Meclis değildi. Bu
nitelik Atatürk döneminin --mütefekkir--lerinden Ahmet Ağaoğlu'nun sonradan
siyasete atılan oğlu Samet Ağaoğlu tarafından şöyle anlatılıyor:
--Bu Meclisi teşkil eden meb'usların ekserisi esaslı bir tahsilden mahrum,
görünüşü basit ve mütevazi, bir çocuk kadar saf insanlardı. Bu insanlardan
yine birçoğu fala, mucizeye, rüyaya inanıyordu. Bir kısmı temsil ettikleri
vilayetin bir polis komiseriyken seçilmişti. Bazısı ilk mektep muallimi, bir
kısmı henüz terhis edilmiş ihtiyat zabitleriydi. İçlerinde kabilelerinin ve
dağlarının başında mutlak bir şekilde hükümran olan aşiret ve yolları kesen
eski eşkiya reisleri vardı.-- (Ağaoğlu, 1945:39) .
Aslında bu görünümün ardında yatan --seçim-- süreci de bugünlerdeki
demokratik sistem içinde alıştığımız seçimden oldukça farklıydı. Bakın bu
seçim, Mustafa Kemal Paşa'nın kendi sunduğu --tamim--ine göre nasıl yapıldı: |