Başarı Ögesi
Biri siyasal-askeri, öteki toplumsal-ideolojik olan bu iki dönemli görev
liderliğine baktığımızda, kişisel liderliğinin toparlayıcı ve birleştirici
işlevinin her iki dönemde de son derece geçerli olduğunu görüyoruz. Birinci
dönemde, Anafartalar Kahramanlığı'ndan aldığı güçle işe başlayarak, Müdafaa-i
Hukuk Cemiyetleri ve Meclisler aracılığıyla, Ulusal Bağımsızlık eyleminin
simgesi olmuştur. Bileğinin gücü, zekasının ve atılganlığının kararlılık ile
birleşmesi ve ileri görüşlülüğü, stratejik ve taktik alanda, onu eylemin
simgesi durumuna getirmiştir. Bir başka deyişle, birinci görev dönemindeki
--simge olarak lider-- niteliği, yani --toplumsal-duygusal-- liderlik işlevi, ne
karizmasına, ne geleneksel otoritesine, ne meşru ve yasal liderliğine
dayalıdır. Bu dönemdeki simgesel liderliği doğrudan doğruya --başarı-- ögesine
bağlıdır. Bir başka deyişle, --simgesel liderliği--ni belirleyen öge, Mustafa
Kemal Paşa'nın başarılarıdır. Başarısızlık durumunda, liderliğini de
yitirecek, eylemin simgesi olmaktan ve toplayıcı bir işlevi yerine
getirmekten yoksun kalacaktı. Bu açıdan, birinci dönem için --görev
liderliği--nin, --toplumsal-duygusal liderliği--ni beslediğini söylemek çok da
yanlış olmaz.
Oysa, ikinci dönem için artık durum değişmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin
Reis-i Cumhur'u Mareşal, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hem karizmasını; kendi
ürettiği karizmasını peşinden getirmektedir, hem de yeni devletin, yasal ve
meşru lideridir. Bu açıdan, artık, ismi, yalnızca, çıplak olarak ismi, bir
simge olmuştur. Bu aşamada, birinci aşamanın tersine, --toplumsal-duygusal
liderliği--, --görev liderliği--ni beslemektedir. Dedikleri, bir --keramet
sahibi--nin sözleri olarak değerlendirilmektedir. Başarı ölçütü, liderliğinin
bir mihenk taşı değildir artık. Çünkü, bu liderlik zaten --tarihsel başarı--
üzerine inşa edilmiştir.
Yalnız bu ayırım, okuyucuyu aldatmamalı: Değişik iki dönemde, ağırlıkları
biraz farklı olmakla birlikte, Mustafa Kemal Atatürk, hiçbir zaman her iki
liderlik işlevini de ihmal etmemiştir. Sürekli olarak, değişen durumların
değişen koşullarına göre, birinin işlevini (o sırada hangisi başat ise)
ötekisinin desteğine vermiştir. |