Lider, Kendisini Tanımalıdır.
Atatürk'ün en büyük özelliklerinden biri, kendi yetenek ve nitelikleri
kadar, liderliğinin sınırlarını da bilmesidir. Bu ilkede sözü edilen --kendini
tanıma-- hiç kuşkusuz, kendi özelliklerini bilme olduğu kadar, gücünü tartma
ve kişisel özellikleriyle, çevresi arasındaki uyumu sağlama anlamına
gelmektedir. Çağdaş sosyal-psikoloji, çok daha psikolojik anlamda olmakla
birlikte, kendini, başkalarına göre daha iyi tanıyan bir insanın, ötekilere
göre, bir üstünlük elde ettiğini bile söyler -- (Cüceloğlu, 1979:26-27). İşte
bu konuda Mustafa Kemal'in gerçekçiliği hiç kuşkusuz, en önemli ögedir. Daha
önce kendi karizmasını kendi ürettiği halde nasıl, bu keramet anlayışının
dışında kaldığını belirtmiştim.
Şimdi bütün liderlik özelliklerine karşın, yine de ne denli --kendini
tanıdığını-- iki örnekle göstermek istiyorum: Birinci olayı Münir Hayri Egeli
anlatmıştır:
--Cumhuriyet paraları için bir müsabaka açılmıştı. Müsabakanın neticesinde,
beğenilen para basılmış ve bir koleksiyon da Atatürk'e verilmişti. Fakat, bir
liralık paraların arkasında ay-yıldız üzerine 100 rakamı gelmesine Atatürk
fevkalade sinirlenmiş ve Maarif Müsteşarı rahmetli İhsan Sungu'ya emir
vererek bu işi benim yapmamı istemişti. Acele iki örnek yaptım. Çankaya'ya
götürdüm. Atatürk gördü, kısaca: --Muvafık-- emrini verdi. Ben, --Paşam biraz
daha üzerinde çalışsam-- diyecek oldum. Sözümü kesti: --Kumandanlarla
san'atkarlar zamanında ve yerinde durmasını bilmelidirler. Beni, istiklal
mücadelesinden sonra büyük istilalara teşvik eden sesleri dinleseydim, netice
hüsran olurdu. Bir sanatkar da bir kumandan gibidir. Bir eserinde muvaffakıyet
derecesine ulaştığını hissettiği anda durmalıdır. Çünkü, o andan sonraki
çalışmalar eserin aleyhine işler:-- -- (Banoğlu, 1954:31 ) . |