Şef'in Meclis'e karşı kırgınlığı!.. Bunu gösteren o hadiseye demin bir iki
saat önce kendisine nutku okurken geçen şu hazin hadiseciği de ilave ediniz:
Yanında Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun Umumi Katipliğini yapan Recep Bey (Peker)
de vardı. Okuduğum nutukta birkaç kere --milletim, milletimiz-- kelimeleri
geçiyor. O kelimelerin her tekerrüründe Gazi'yle Pecep Bey birbirlerine
bakıyorlar. Nihayet nutuk bitince, dedi ki: --Hepsi iyi, yalnız --milletim--
kelimelerini --millet-- diye düzeltiniz!-- Benim hayretle baktığımı görünce
sebebini izah ediyor: --Sen bu Meclis'i bilmezsin; --milletim-- kelimesinden
--millet onun mu?-- manasını çıkarırlar!-- --İyi ama,-- diyorum, --bizler bile
--ah milletim; vah milletim-- der, dururuz!-- --Sizler dersiniz, herkes der,
ben diyemem!--
Ajansla neşredilen nutukta, o --milletimin, milletimiz-- kelimeleri hep
--millet-- diye çıktı. Bütün bir milleti kurtaran, --milletim-- diyemiyor! --
(Banoğlu, 1954-b:14-15) .
Bu anıda iki nokta dikkati çekmektedir: Birincisi, eşi ile birlikteki
davranışlarına bile dikkat etmekte, kamuoyunun ters tepkisinden dolayı, bu
davranışlara sınırlamalar getirmektedir. İkinci olarak da, yenilemeye karar
verdiği Meclis karşısında bile, bir nutuktaki kelimelere gelecek tepkileri
dahi hesaba katıyor ve buna göre düzeltmeler yaptırıyor.
Aslında, --kendini bilmek ve tanımak-- grup bağlamından toplum bağlamına
kaydırıldığı zaman, belki de en iyi biçimde --kendi kerametine kendisinin
inanmaması ve gücünü gerçekçi olarak kullanması-- biçiminde yeniden
söylenebilir. |