Bu dağılım bize Erzurum Kongresi'nde, o dönem toplumunun egemen güçlerinin
yeterince temsil edildiği izlenimini veriyor. Bürokrat ve eski bürokratların
başat bir nitelik taşıması ise, hiç kuşkusuz, Redd-i İlhak ve Müdafaa-i Hukuk
Cemiyetlerinde bu kişilerin etken olmasının bir sonucu. Ayrıca, o dönem
toplumundaki --egemen güç-- kavramına da oldukça uygun. Kapitalizmin henüz
filiz halinde bulunduğu ve dışa bağımlı nitelik taşıdığı düşünülürse, feodal
kökenli olanlarla, tarihsel ağırlık taşıyan bürokratların çoğunlukta olduğuna
şaşmamak gerek. Unutmayalım ki, Erzurum Kongresi bir Anadolu Kongresi'dir. Bu
nedenle feodal nitelikli kişilerin ağırlık taşıması olağandır. Ayrıca hemen
dikkat edilmesi gereken bir başka nokta da, sivil ve asker bürokratlardan
sonra, en büyük grubun yine, tüccarlar olduğudur.
Taktik Gereği, Saltanata ve Hilafete Karşı Takınılan Tutum
Mustafa Kemal Atatürk'ün Erzurum Kongresi sırasında Cumhuriyet'i ilan
etmeye kararlı olduğunu yine Mazhar Müfit ile konuşmalarından biliyoruz.
Şimdi, Cumhuriyet'i ilan etmeye karar vermiş olan, fakat bu kararı kendi
deyimiyle --milli bir sır-- olarak saklayan Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi
açış konuşmasını nasıl bitirdiğine bakalım:
--En son olarak niyazım şudur ki, cenabı vacibül amal hazretleri, Habibi
Ekremi hürmetine bu mübarek vatanın sahip ve müdafaai ve diyaneti celilei
ahmediyenin ilayevmilkıyame harisi astakı olan milleti necibemizi ve makamı
saltanat ve hilafeti kübrayı masun ve mukaddesatımızı düşünmekle mükellef
olan heyetimizi muvaffak buyursun.-- (Kansu, 1966:85). |