Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanınca yine, kimin başkan olacağı
sorunu hemen gündeme gelir. Durum, Erzurum Kongresi'nden beri gözlenen
durumdur: Birçok kişi, farklı nedenlerle, Mustafa Kemal'in başkanlığına karşı
çıkmaktadır. İşin ilginç yönü, Mustafa Kemal'in buna karşı koyuş yönteminin
eski taktikleriyle aynı oluşudur: İlk sözü alır, nesnel koşullar içinde
önerdiği çözümleri ve yaptığı işleri gözler önüne serer, kendisinin doğal ve
eylemli lider olduğunu vurgular. Ayrıca, kendine karşı alınan tutumları
açıklayıp, bir anlamda, kendi seçmenlerinin yargıçlığına ve
vatanperverliklerine sığınır.
Yine ilk sözü alır Mustafa Kemal Paşa. Önce Ankara mebusu olarak söz aldığı
halde, genel durum hakkında uzun açıklamalarda bulunur. Bu açıklamalarında
vurguladığı nokta, izledikleri siyasetin --Milli Siyaset-- olduğudur. Mustafa
Kemal Paşa, --milli siyaset--i, Panislamizm ve Panturanizm karşıtı olarak
kullanmaktadır. Bir başka deyişle, gerek tarihsel, gerekse güncel koşullar
çerçevesinde, o gün için her türlü yayılmacılığı ve serüvenciliği
yadsımaktadır. --Bizim vuzuh ve kabiliyeti tatbikıye gördüğümüz mesleki,
siyasi, milli siyasettir-- ifadesinin hemen ardından, hayalperestliğe karşı
çıkmakta, --Tarihin ifadesi budur, ilmin, aklın, mantığın ifadesi böyledir.--
demektedir (Atatürk, tarihsiz:436). |