Bu satırlardan açıkça anlaşılan, gerek Ulusal Bağımsızlığa olan düşkünlük,
gerekse bunu Batı dünyası içinde gerçekleştirmek arzusudur. Bu noktada
Atatürk'ün Batı'ya karşı yürüttüğü, fakat Batı içinde gerçekleştirmek
istediği Bağımsızlık Savaşı'nın bütün diyalektik ögelerini görmek olanaklıdır.
Paşa, daha sonra İngiltere ve Fransa gibi büyük devletlerle olan ilişkiler
üzerinde de durur. Padişah hükümetlerinin, onlarla olan işbirliğini sergiler.
Yunanlıların da ancak büyük devletlerin desteğiyle varlıklarını sürdürdüğünü
belirtir.
Bu arada başta Anzavur olmak üzere, ihanetler üzerinde de durur. Padişah'ın
durumuna da değinen Mustafa Kemal, Vahdettin'le doğrudan temas yanlılarına
şöyle sesleniyor:
--Farzedelim ki, resmi ve hususi her türlü temas mümkündür. Ne anlamak
istiyoruz bu temastan? Millet, istiklalini, tamamiyet-i mülkiyesini makam-ı
hilafet ve saltanatın müstakil ve masun olmasını vicdani bir emel telakki
etmiştir. Bunun için burada çalışıyoruz ve çalışacağız. Halife-i Müsliminin
bundan başka bir şey düşünmesine imkan tasavvur ediyor musunuz? Ben şahsen
hiçbir şey düşünmem. Zat-i Şahanenin ağzından aksini işitsem mutlaka bunun
icbar ve tazyik altında olduğuna hükmederim.-- (Borak, 1977:31). |