Aslında ulusal bilincin pekiştirilmesi de, çağdaşlaşma atılımının
başarılması da, temelde bir koşula, CHP'de ve öteki bilim kuruluşlarında
(Türk Tarih ve Türk Dil Kurumları) oluşturulan --ideoloji-- nin toplumun her
kesimine aktarılmasına bağlıydı ( Bedia Akarsu, --Her şeyden önce dil ve tarih
tezlerinin Atatürk'ün dünya görüşünün kuramsal temelini oluşturduklarını
söyleyebiliriz-- diyerek bu kurumların --ideolojik-- önemini vurgulamaktadır
(Akarsu, 1981:7). ) . Bir başka deyişle, Halkevleri, kendi içlerinde ve kendi
başlarına --ideoloji üreten-- değil, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının
devleti ele geçirdikten sonra, kendi ideolojilerine göre yaptıkları
uygulamalarda, --ideoloji aktararak-- onlara yardımcı olan bir örgüttü.
Gerek Halk Partisi, gerek Halkevleri, gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi
hep Atatürk için, toplumu biçimlendirmekte, kimi zaman farklı, kimi zaman da
aynı taktik amaçlarla kullanılan yerlerdi. Hatta, grup dinamiğini de işin
içine katarsak, bu kuruluşlara, --Çankaya sofraları--nı da ekleyebiliriz. Çünkü,
bütün bu kuruluşların yöneticilerinin üst tabakası bu sofralarda bulunmakta,
yoğun bir etkileşim içinde Mustafa Kemal Atatürk'le birlikte bir yandan
--eğitilirken--, öte yandan da --ideoloji üretmekteydiler--.
Halkevleri'nin belli bir dönemde çok etkin ve başarılı olduğunu görüyoruz.
Uluğ İğdemir'in bildirdiğine göre, 1945 yılında Halkevleri'nin sayısı
dörtyüzotuzaltıya, halkodalarının sayısı ise, ikibinyediyüzonsekize
ulaşmıştır. (İğdemir, 1945) . Yine İğdemir, Halkevleri'nin Cumhuriyet Halk
Partisi'ne bağlı olduğunu belirttikten sonra, --... Halkevleri'nin kapıları
Parti'ye yazılı olan veya olmayan bütün yurttaşlara açıktır. Yalnız, Komite
üyeliğine seçilebilmek için Cumhuriyet Halk Partisi'ne yazılı olmak şarttır;
fakat devlet memurlarında bu şart aranmaz.-- diyor (İğdemir, 1945) . Böylece
bir yandan Halkevleri ile CHP arasındaki ilişki belirtilirken, öte yandan CHP
ile devlet arasındaki özdeşlik de vurgulanıyordu. |